Bülent Arınç ve özgül ağırlığın formülü

Bülent Arınç'ın çıkışı çok tartışıldı, elbette tartışılacaktı. Zira hepimizin malumu ki, Arınç'ın söylediklerinin yarısını açıktan değil, perde arkasında yapanlar bile artık sistemsel hale gelmiş giyotinden kurtulamıyor. Bazıları hatta, yerde yatan kellelerine rağmen teşekkür ederek ayrılıyorlar. Artık nasıl bir ortam siz hayal edin. O teşekkürlerin "Tamam adı görevden af olsun, yeter ki özgür olayım diyordum Allah dualarımı kabul etti" sevincinden başka bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Arınç, "Aman canım ihraç ederlerse de canıma minnet" diye düşündüğü için mi böyle davranıyor peki Sanmıyorum, ama konumunu çok rahat riske attığı da açık. Son çıkışını Türk Demokrasi Vakfı'nın davetinde gerçekleştirdi Arınç. Tepki ile karşılaşan cümleleri şunlardı: "Bu toplantıda keşke AK Partililer de olsaydı. Devir çok değişti. Şimdi oraya gidersek bir tarafta Kılıçdaroğlu olacak, bir tarafta diğer... 'Ben böyle bir fotoğrafı birilerine nasıl izah ederim' diyorlar. Korkuyorlar... Bu çok yanlış. Fikirlerine güvenen insanlar hiçbir şeyden korkmaz. Sütten çıkmış ak kaşık da değiliz. Niye buraya gelemesin bazı insanlar Paranoya var; orada olursam mahvoldum, bittim." "Altılı masa ve onların temsil ettikleri ittifak her biri benim katımda saygındır. Düşüncelerine saygılıyım. Onlar gibi düşünmüyorum ama bu fikirlerimi ayrıca bir masada konuşma imkanımız olur. Burada onların hazır bulunması bir mazhariyettir. Hazır bulunmayanlar açısından da sadece üzülüyorum. Gittikleri yolun yol olmadığını söylüyorum." "Tatlı su balığı siyasetçileri var, suya sabuna dokunmadan. Majestelerinin gazetecileri var. Havanın suyun berraklığından bahsederler. Öksürmenin, bağırmanın zamanıdır. Kral çıplak demenin vaktidir. Allah cesur olana izzet verir." TECRÜBELİ, İTİBARLI VE STRATEJİST Arınç'ın parti ile daha doğrusu Erdoğan'la ilişkileri aslında epeydir inişli çıkışlı. Ciddi bir yol ayrımına girmese de, bazen AK Parti ile ilişkisi, Beştepe ile olan bağları tavsıyor, araya uzaklık giriyor, sonra bir imkan ya da fırsat oluyor, Arınç ihtiyaca tekabül eden bir açıklama yapıyor, sonra bakıyoruz, Arınç yine, iyi bir makamda. Bu zekâdır. Ancak sadece zeka değil ustalık, narinlik de gerektirir. Asla yanlış anlaşılmasın. "Görev başında iken keseyi dolduralım"cı siyasetçilerden bürokratlardan değildir Arınç. Bilakis bu işlerin tam karşısında konumlanmıştır. Saraya karşı eline bir 'koz' geçirdiği için yerinde kalabilenlerden hele, hiç değildir. Sermayesini şöyle özetleyebiliriz: Tecrübe üzerine kurulu siyasetçi zekası ve itibar ekonomisi yönetiminde kazanılmış ustalık. Arınç'ın özgül ağırlığı 1) Milli Görüş'te pişmiş 'yenilikçi hareket'te modern ve demokrat bir varyasyona erişmiş olan dava şuuru, 2) Ahlak temelli eleştirel bir duruş, 3) strateji ve taktik hamlelerin bileşiminden oluşuyor. Ne çelik çekirdeğin çok içinde oluyor ne de tamamen dışında. 'İçerde' kalıyor ve fakat partiye 'dışardan' biri gibi de bakabiliyor. AK Parti'de birçok siyasetçi eminim bu hasleti hala kaybetmedi. Yani aslında, bu partide hâlâ 'irrasyonelliğin' sattığını gördüğü için irrasyonel davranan, ama yakın körlüğüne kapılmamış, kendisine dışardan bakabilen ve gerçekte nasıl bir iflasa gidildiğinin farkında olan siyasetçiler var. Ama dışardan bakıldığında görülenlerin ahlaki sorumluğunu yerine getirebilen, manzarayı cesurca tarif edebilen bir Arınç kaldı. Ayrıca bir temsiliyet gücü de var. AK Parti tabanında oy tercihini değiştirmek istemeyen ama partinin 'eskiden olduğu gibi' muteber olmamasından üzüntü duyan makul bir kitle var. Bakın pek çok kişi var demiyorum, kitle diyorum. Partinin yolsuzlukla yoksullukla ilişkilendirilmesinden mustarip hisseden bu kitle, Arınç gibileri konuştuğunda "Allah razı olsun, lütfen daha çok konuşun, uyarın, Erdoğan'ın aşağıda olanları, sureti haktan görünenleri ayırt etmesini sağlayın" diyorlar. AK Parti ile Beştepe ile hiçbir çıkar ilişkisi olmayan bu kesimler "Erdoğan iyi, çevresi kötü' tezine inanan bir kitle. Bu kitlenin hüsnüniyeti, cahillikten değil; cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez Erdoğan döneminde 'vatandaş gibi' hissetmelerinden kaynaklanan minnettarlıktan geliyor. Bülent Arınç'ın bu kamuoyunda bir temsiliyet gücü var. Ancak kötü haber şu ki, Arınç ihraç edilse kendisine sahip çıkmayacak bir kamuoyu bu. Zira her ne kadar Beştepe'ye ya da bazı bakanlara bağlı trollerden, siyasetteki kutuplaşmadan, ekonomi yönetimindeki keyfilikten hoşlanmasalar ve zarar görseler de kerteriz noktaları Cumhurbaşkanı Erdoğan. ELEŞTİRDİ AMA HER KRİTİK VİRAJDA DA DESTEK VERDİ Arınç'ın eleştiren, üst perdeden konuşan bir figür olmasına rağmen hala AK Parti'de kalabilmesi elbette bir 'marifet'. Ne yapsalar ne kadar hamaset öğütseler Arınç kadar muteber olamayacak kişilerin işi "Bu adam kabul görüyorsa ben yokum ağbi" gibi sahte kabadayılık showlarına vardıranlara gelince Hiçbiri Arınç'ın tırnağı etmez. Ama bu durum Arınç'ın "başka bir açıdan pekâla eleştirilebilir" olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Zira gördüklerine rağmen hala 'Ak Parti'li kalmakta israr etmesi, bazılarına uyguladığı stratejinin artık gereksiz hale gelmiş bir parçası gibi görünürken kimi için de 'tatsız' bir aidiyet saplantısından ibaret. Arınç zekasında olan birinin, iktidar blokunda hala 'dava' vehmetmesi kendisine değer veren insanlara o kadar inandırıcı gelmiyor. Tatsız gerçeklerden birkaçı mesela 2017 referandumunda sunulan model, Arınç ve onun gibi birkaç AK Partili siyasetçi tarafından daha gür bir sesle eleştirilseydi, bugün Türk tipi başkanlık modeli isimli bir anomali ve anormallik kaynağı ile savruluyor olmazdı ülke. Hakeza şu sorulabilir: "Ey