Yok yok, Ankara'nın ne yaptığını anlamadınız hâlâ

'Zirvelerin zirvesi' olarak lanse edilen 'NATO Liderler Zirvesi'nin tarihi yaklaştıkça, ittifak üyeleri ve 'sahiplerinin' İsveç ve Finlandiya'nın üyeliğine ilişkin hayal kırıklıkları artıyorBatı'nın en 'maskulen'silahlı örgütü NATO'nun sesi Jens Stoltenberg'in hafta başında yaptığı "illa bu zirvede üye olmaları şart değil" mealindeki açıklamaları 'incelmeyi' gösteriyorAynı Stoltenberg tam bir ay önce iki ülkenin adaylık başvurularını, "kaçırılmaması gereken tarihi bir an" olarak selamlamıştıBu ricatı, Türkiye'nin haklı taleplerinin karşılığı, yıllardır çektiği acıların 'intikamı' olarak daha duygusal bir pencereden izlemek isterseniz kimse size karşı çıkamaz. Ama yaşanan stratejik gerçeklik daha iridir!..Rusya, Şubat'ın son haftası savaşa girişmeden evvel, yılbaşında Batı'dan bir takım güvenlik garantileri istemişti hatırlayacaksınız.. Yani savaşın nedeni Batı'nın sürekli Moskova'nın üzerine üzerine gitmesiyse, alev aldığı yer, Rusya'nın 'NATO'nun daha fazla genişlememesi' talebiydi. Bunun karşılığıcevabı ise işte İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka katılımının sağlanması, NATO'nun inadına genişlemesidir!Hülasa, Türkiye'nin tepeden tırnağa haklı gerekçeleri cepte ama bunun stratejik bağlamdaki karşılığı şudur; Ankara, ABDNATO'ya, Ukrayna savaşında aslında nerede durduğunu göstermiş oldu. Kaldı ki, Türkiye'nin savaşın sorumluluğunu Batı'ya yükleyen resmi açıklamaları da ortada. Ukrayna-Rusya arasında İstanbul'da gerçekleşen müzakerelerin neredeyse barışa bağlanacağı an ABD ve İngiltere tarafından bozulduğunu defalarca ihsas eden Türkiye'dirTürkiye, Ukrayna'daki Batı politikalarını alenen eleştiriyor. Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuk yapmasının nedeni diplomatik prestij toplamak değil. Ukrayna savaşının neden-sonuç ilişkilerini iyi biliyor Türkiye ve buradan doğan negatif siyasi ve ekonomik çıktıları önlemeye çalışıyor.Yine anımsayalım, bu iki ülkenin NATO'ya katılımı ABD tarafından; "tam desteğimize sahipler" denerek karşılanmıştı. Şimdi gelinen noktayı NATO ve ABD'nin görmemesi mümkün mü Peki, Washington ne hissediyor Sessizliğini herhalde gözlemliyorsunuz. Yutkunmaya çalışanlar da olur o suskunlukTürkiye'nin tavrına karşı öyle vurdumduymaz ve rahattılar ki, Ankara'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk açıklamalarına, mesela, "başvuruları izliyoruz ama olumlu fikre sahip değiliz"e bakmadılar bile.Türkiye tavrını ortaya koyarken elbette hassas terazileri kullandı. NATO ve ABD'nin karşı adımlarını kestirmeye çalıştı, Montrö'yü iki tarafa da işletti, Suriye harekâtını sadece uygun şartlar nedeniyle değil, 'yardımcı unsurpekiştirici' olarak geliştirdi. İttifak'ın diğer yarısı Avrupa başkentlerindeki gizli gündemleri, ABD'ye, İngiltere'ye bakışlarını anladı, Almanya-Fransa-İtalya üçgenini gördü.Liderler Zirvesi'nin öncülü olan NATO Savunma Bakanları Toplantısı'nda Türkiye'yle çok sayıda görüşme yapıldı. Onlarca ülke Savunma Bakanı Akar'la buluştu. Dikkat çekici olanlardan biri de Türkiye-İngiltere-Ukrayna masasıdır. Küçük ittifak olarak savaşın ilk haftalarında kurulan, İngiltere-Polonya-Ukrayna hattı anımsandığında, Londra'nın savaşın devamı ve Moskova'nın haddinin kesinlikle bildirilmesi yolundaki güçlü arzusu bilindiğinde kıymeti daha anlaşılır. Keza, Berlin'de yapılan, ABD-Fransa-İngiltere-Almanya-Türkiye oturumu da sıralamada önemlidir. Tıpkı, Kalın-Sullivan görüşmesi gibi. Bu müzakerelerin ezici ağırlığının İsveç-Finlandiya dosyası, NATO olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "iki ülkeden