Ne oluyor

İktidar 2019'da İstanbul seçimlerini neden yeniledi, daha da farklı kaybedeceği belli olan bir seçime göz göre göre neden girdi Bu sorunun cevabını doğru bir biçimde verebilirsek bugün olup bitenleri de daha doğru anlayabiliriz. Öncelikle iktidar seçimleri tekrarlatarak somut bir şey kaybetmedi. İstanbul'u zaten kaybetmişti. Bir oy ya da bir milyon oyla kaybetmek arasındaki fark tamamen soyut bir farktır ve eğer somut bir kazancınız olacaksa, bu gibi soyut zararları üstlenmeyi tercih edebilirsiniz. Böylece gayet rasyonel bir karar vermiş olursunuz. İstanbul seçimlerini tekrarlatmanın iktidar lehine yarattığı somut kazancın ne olduğunu 19 Nisan 2019 tarihli İstanbul 4. İdare Mahkemesi kararı ortaya koydu. Bu kararla, İBB Meclisi'nin iki AKP'li üyesinin talebi kabul edildi ve Ekrem İmamoğlu'nun ilk mesai günündeki ilk kararının yürütmesi alelacele durduruldu. O kararla İmamoğlu yönetimine, İBB ve bağlı şirketlerin elektronik veri tabanını kopyalama izni verilmedi. O günlerde "kopyalama" fiili büyük bir suçmuş gibi gösterilerek İBB veri tabanında olduğu varsayılan "hassas bilgilerin" terör örgütlerine sızdırılacağı gibi saçmalıklar ileri sürüldü. Hatta görevlendirilmiş yöneticiler Alman ajanı diye yaftalandı. Ancak İmamoğlu yeniden seçilip göreve başlayınca söylenmiş tüm yalanlar unutuldu. Belediye verilerinin yedeklemesini korkunç bir şeymiş gibi anlatmak bir yana, İmamoğlu yönetimi 3.5 yıldır her gün her dakika o verilere eriştiği halde, hiçbir iktidar yetkilisi, hiçbir sözde gazeteci veya yorumcu o dönemdeki zırvaları bir daha ağızlarına almadılar. Belli ki amaç hasıl olmuştu! Belediye verilerine erişiminin engellenmesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında alınmış ilk yargı kararıydı ve bir şeyi çok net gösteriyordu: Ortada büyük bir temizlik problemi vardı!Oturanların 25 yıl boyunca içinden hiç çıkmadığı, dışarıdan hiçbir yabancının içeri giremediği bir ev düşünün; oturanların temiz olmayı hiç önemsemediği bir ev. 25 yıl sonra ilk kez o eve "yabancılar" geliyor. Üstelik "yabancılar" yeni kiracı ve artık evde onlar oturacak. 25 yıldır kirada oturdukları için kendilerini evin sahibi zannetmeye başlamış olanlar evden çıkmak zorunda. Haliyle böyle bir evi temizlemek vakit alır. İşte 6 Mayıs-23 Haziran 2019 arası tam 7 hafta bunun için kullanıldı. Bu temizliğe rağmen İBB Teftiş Kurulu'nun eski döneme ait yolsuzlukları soruşturduğu 50 klasöre hatırlanacağı gibi İçişleri Bakanlığı "Biz bakacağız" diyerek el koydu ve rafa kaldırdı.İstanbul seçimlerini tekrarlatmak böyle bir "temizlik" için süre kazanmaya yönelik gayet somut ve kendileri açısından rasyonel bir karardı. Bunun bedeli olarak da sadece "seçmen tarafından cezalandırılmak" gibi gayet soyut bir duruma muhatap kalmayı göze aldılar. Kolaylıkla kabul edilebilir bir riskti çünkü İstanbul'u zaten kaybetmişlerdi. İmamoğlu ilk günden başlayarak yargı kararlarıyla yola getirilmek istendi. Aleyhinde alınan ilk yargı kararı, 25 yıllık kirliliğin ortaya çıkmasını önlemeyi ve temizlik yapmayı amaçlıyordu. "Ahmak davası" ise aynı sürecin tersten yürütülmesini amaçlıyor. İlk kararda amaç "temizlemekti", şimdi ise kirletmek! Eğer bu kirli oyun muhalefet tarafından açıkça teşhir edilmez, siyasetçiler ve gazeteciler işin bu boyutuna odaklanmazsa, olaylar muhtemelen şöyle gelişecek: İmamoğlu "ahmak davasıyla" veya sözde "terörle iltisak suç duyurusuyla" görevden alınacak, yerine gelecek AKP'li yönetim İBB ve bağlı şirketlerin elektronik tabanında her gün yeni bir şeyler "bulacak". FETÖ'cülerin belge üretme yöntemleriyle sözde belgeler ortaya saçılacak ve seçim atmosferi yalanlarla zehirlenecek! İçişleri bakanı da üretilmiş belgeleri göstererek İBB'nin terör örgütleriyle bağlantılı olduğunu kanıtlamış gibi yapacak. Kararsız seçmen korkutulacak, akıllar karıştırılacak.İBB veri tabanından "ele geçirilen" kanıtlardan hareketle, başka CHP'li belediyelere