Seçime giderken karşılaştırmalı siyasi bilanço

Seçimlere 10 aydan daha az bir süre kaldı. Gündemde olan her konu 2023 seçimleri ile ilişkilendirilerek tartışılıyor. Aslında 2019 seçimlerinden itibaren ülke sürekli seçim gündemi ile meşgul. 2014 yılından itibaren kesintisiz seçimler dönemi seçmeni epeyce yormuştu. Dolayısıyla da, siyasi partilerin bu yorgunluğu dikkate alarak belirli bir süre seçimleri gündemin geri sıralarına bırakması rasyonel olan siyasi davranış şekliydi. Ancak böyle olmadı. Muhalefet, yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlıklarının önemli bir kısmını kazandığı için erken bir özgüven yanılsamasına kapıldı. Kendi tabanını konsolide etme düşüncesiyle erken seçim tartışmasını sürekli sıcak tutmaya çalıştı. Ancak bu siyaset taktiği muhalefet bileşenlerinin erken yorulmasını beraberinde getirdi ve siyaset üretmesini olumsuz etkiledi. Seçime yaklaşıldıkça, muhalefetin daha ortak aday konusunda bile kendi tabanının önüne somut bir siyaset koyamaması, özellikle CHP tabanında bizzat muhalefete yönelen bir öfkeye dönüşüyor. Son düzlüğe girildiği bu dönemde, siyasi partilerin hangisinin 2023'e daha iyi hazırlandığını anlamak için 2019 seçimlerinden bu yana iktidar ve muhalefet blokunun bu dört yıllık süreci nasıl değerlendirdiğinin bilançosunu çıkarmak önümüzdeki günler için bize epeyce bir ipucu verecektir. 20 yıldır iktidarda olan AK Parti, bu ay içinde kuruluşunun 21. yılını coşkulu bir şekilde kutladı. Bir siyasal parti için kısa sayılabilecek olsa da, neredeyse bütün siyasi ömrünü iktidarda geçirmiş bir parti için 21 yıl hafife alınmayacak bir süreye tekabül ediyor. Bu kadar uzun dönem iktidarda olmasına rağmen, tek tek partiler düzeyinde değerlendirdiğimizde Cumhuriyetle yaşıt olan ve kendisinden sonra ikinci parti konumunda bulunan CHP ile arasındaki önemli orandaki oy farkını hala koruyabiliyor olması büyük bir başarının göstergesi. Bugün için rakipleriyle karşılaştırıldığında AK Parti, taban eğilimlerini yönetmede, ülke sorunları ile ilgili alternatif politikalar üretmede, yönetebilme ve kriz çözme becerisini sürdürmede, yatırım ve hizmet siyasetini devam ettirebilmede muhalefetin hala çok önünde. SEÇMENİN SİYASİ VİZYONLARI KARŞILAŞTIRMA İMKANI 2019 seçimlerinin hemen ardından muhalefet partileri, AK Parti'nin iç bütünlüğünü koruyamayacağını, Cumhur İttifakı'nın insicamının bozulacağını beklemeye başladılar. Dış politika alanında ortaya çıkan her meydan okumada iktidarın tökezleyeceğini, pandemi sürecini yönetemeyeceğinden krizin altında kalacağını ve ekonomik sorunlarla baş edemeyeceği için erken seçime gideceğini düşleyerek günlerini geçirdiler. En büyük korkuları, Erdoğan'ın geçmiş bütün krizlerden güçlenerek çıktığı gibi son yıllarda yaşanan sorunların üstesinden de gelebilme ihtimaliydi. Seçimlere gidildiği dönemde, hükümetin açıkladığı programların halktan destek görmesi, muhalefetin korkularının yersiz olmadığının somut bir işareti. Muhalefet son dört yılı, erken seçim beklentisi, eski sisteme dönüş vaadi ve 2023'te ortak adayın kim olacağı tartışmaları ile geçirdi. Ülke meselelerine alternatif somut politikalar üretmek yerine, iktidarın hata yapmasını bekledi. Siyasi mühendisliklerle 2023'e kadar süreci yönetmeyi denedi. Yeni partilerle birlikte yol yürüme zorluğu da siyaset üretmesini zorlaştırdı. Bu süreçte, mevcut iktidar ise, dış politikada, yatırım ve hizmet siyasetinde ve toplumun siyasetten çözüm beklediği bir çok konuda adım atmaya devam etti. Hala bir hikayesinin olduğunu topluma farklı politika çıktıları ile göstermeye çalıştı. Son dört yıllık dönemde, kendi tabanının hassasiyetleri olan, Ayasofya Camii'nin tekrar ibadete açılmasından, Taksim'e cami yapılmasına ve Çamlıca Camii'nin yapımının tamamlanmasına kadar bir çok konuda adımlar attı. Kalkınma ve yatırım konusunda, Çanakkale Köprüsü'nün hizmete alınmasından, yeni otoyolların açılmasına, yeni fabrikaların yapılmasına ve savunma sanayinde yeni atılımlara kadar farklı alanlarda hiç durmadan yeni icraatlar gerçekleştirdi. Muhalefet partileri, kendi aralarındaki söylem birliğine zarar gelmemesi ve küresel destekçilerini küstürmemek için -zaman zaman Türkiye karşıtlığına savrulma pahasına- dış politika konularında politika önerisi geliştirmek yerine, jenerik ifadelerle süreci geçiştirmeye çalışırken, iktidar ise Karabağ Zaferi başta olmak üzere, Libya, Suriye ve Akdeniz'de Türkiye'nin çıkarlarını koruyan önemli başarılara imza attı. Bazı ülkelerle sorunlu olan ilişkilerle ilgili normalleşme süreçleri başlattı. Ukrayna-Rusya Savaşında olduğu gibi bir çok küresel meselede kritik roller üstlendi. Tahıl Koridorunun açılmasında üstlenilen görev bunun bariz göstergesiydi. Millet İttifakı yerel seçim başarısını 2023'e taşıma vaadiyle yola çıksa da, belediye yönetimlerinde beklenilen heyecanı oluşturamadı. Aksine, seçimlerden önce iktidarı eleştirdiği ve yönetimde vadettiği şeffaflık, israftan kaçınma, kucaklayıcılık, liyakatle iş yapma ve sorunları daha iyi çözme gibi konularda hiç de iyi bir sınav vermedi. Dolayısıyla da seçmenin partiler arasında hizmet ve yönetme becerisi açısından karşılaştırma imkanı bulması, AK Parti'nin 2023 seçim kampanyasını kolaylaştırdı. Bu bağlamda, iktidarı eleştireceği her konuda kendi siyasetinin ve yönetme pratiklerinin sorgulanma imkanını vermiş oldu. Denenmemişlik konforunu da böylece kaybetti. AK Parti'den ayrılarak yeni parti kuranlara yönelik yapılan aktörleştirme ve sahiplenme yatırımı bekleneni vermedi. AK Parti tabanından bu partilere büyük geçişlerin olacağı beklentisi tutmadı. Yapılan büyük hesaplar, seçim kanunun değişmesi ile çıkmaza girdi. Küçük partilerin parlamento seçimleri için pazarlık gücünün azalması ve buradan gelebilecek siyasi kazancın nerdeyse sıfırlanması, cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı adayın kim olacağında kilitlendi. Dolayısıyla muhalif siyasi alanda oyun kurucunun rolünü ve oyun kurmanın mahiyetini zorlaştırdı. Çatı adayının belirlenmesi sürecinin uzaması işbirliğini giderek zorlaştırırken, partiler arası rekabeti derinleştirdi. Parti genel başkanları, kendi partilerinin çıkarlarını gözetmek ile ittifakın selametini düşünmek arasında bocaladılar. Kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda ortaya çıkan çelişkileri, sürekli olarak "aslında şunu kastettik" diyerek tashih etmek zorunda kaldılar. Böyle bir siyaset tarzı, seçmenlerin bu partilere yönelik sahicilik sorgulamasını da beraberinde getiriyor. İttifaklar ve partiler açısından seçim kanununun oyun değiştirici etkisi, bir masa etrafında düzenli aralıklarla bir araya gelen partileri yeni pazarlıklara yöneltti. Dolayısıyla da daha seçimlere epeyce bir zaman varken, bu partiler seçimleri kazanmaları halinde bürokrasiyi ve yürütme erkini