Masada Nefsine Hakim Olamayan Kim

"Nefsine hakim" cumhurbaşkanı adayı arayışı seçim öncesinde test edildi. Masada kimin nefsine hakim olamadığı, masayı dağıtan ve dağılmasına sebep olan aktörler açısından değişse de değişmeyen bir gerçeklik var: Altılı Masa ortak bir adayda uzlaşamadı. Masayı İyi Parti'nin terk etmesiyle birlikte, muhalefetin fay hatlarında biriken enerji, şiddeti yüksek olan öfke selini ortaya çıkardı. Altılı Masa ile ilgili bu güne kadar farklı tartışmalar yapıldı. Masanın altı ve üstünde kimlerin olduğu epeyce konuşuldu. Bu dağılmayla birlikte masanın halka yönelik ön yüzü ile mühendislik siyasetinin yürüdüğü arka tarafı arasında büyük çelişkilerin olduğu gün yüzüne çıktı. İyi Parti Genel Başkanı Akşener'in açıklamasında seçtiği sözcükler, en az masanın dağılması kadar muhalefette şok etkisi oluşturdu. Akşener sadece masayı terk etmekle kalmadı. Masayı terk ederken uzun süredir bir masa etrafında bir araya geldiği partilere ağır suçlamalar yöneltti. Sözlerinin muhatabı Sadece Kılıçdaroğlu ve CHP değildi. Aynı zamanda masada bulunan diğer partileri de hedef aldı. Benden sonrası tufan dedi. Akşener kendilerine "dayatma yapılarak ölümle sıtma arasında tercih yapmaya zorlandığını" söyledi. Masadakileri, "kişisel ikbal hesapları yapan devşirme siyasetin temsilcileri" olarak gösterdi. Bu ifadenin, Kılıçdaroğlu'nu destekleyen küçük partilere yönelik olduğu açıktı. Akşener, "kirli pazarlıklara" rıza göstermeyeceklerini ifade ederken bu güne kadar masada konuşulanları da tartışılır hale getirdi. "Kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar" sözleri ile de ittifak ortaklarını yalancılıkla suçladı. Masanın "ortak akıl platformu olmaktan çıktığını ve noter masasına dönüştüğünü" belirterek masada kalanları da etkisizleştirmeye çalıştı. Kılıçdaroğlu'nun Akşener'e cevabı aynı sertlikte olmasa da, CHP'nin, İyi Parti ve Akşener algısını da ortaya koymuş oldu. İyi Parti'yi "ittifak içinden oy devşirmeye" çalışmakla, "siyasal operasyon" yapmakla, "siyasi oyuna" başvurmakla suçlarken, Akşener'i ise kendilerine sürekli olarak hakaret etmekle itham etti. Güvensizlik İkilemi Hesaplaşmaya Dönüştü Millet İttifakı'nın ana kolonunu oluşturan iki parti başkanının karşılıklı suçlamalarının gösterdiği şudur: İki genel başkan birbirilerine karşı derin bir güvensizlik duyuyorlarmış. Böyle bir güvensizlik olmasına rağmen, Erdoğan karşıtlığının seçime kadar masayı bir arada tutabileceğini düşünmüşler. Siyasetin genetiği ile oynandığında, dizayn ve mühendislik siyasetine fazla abanıldığında sonuç böyle oluyor. "Ortak adayda anlaşmadık" demek yerine, anlaşamama bir hesaplaşmaya dönüşüyor. Güvensizlik ikileminin oluşturduğu öfke, hesaplaşma isteğinin boyutunu genişletiyor. Akşener'in, CHP'nin üyesi olan iki belediye başkanına çağrı yaparak kendi genel başkanlarına da bayrak açmalarını istemesini hesaplaşma olarak değerlendirmek mümkün. Akşener, bu çağrısının karşılık bulması halinde CHP'nin bölüneceğini bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçi. Akşener'in masayı dağıtırken seçtiği sözcükler ve iki belediye başkanına yaptığı çağrı, muhalefet baskısı ile tekrar masaya geri dönmeyi istemediğinin göstergesi olarak yorumlanabilir. İki belediye başkanından biri bu çağrıyı kabul ettiğinde, Kılıçdaroğlu ve CHP kurumsal olarak bu sürecin dışında kalacaktı. Masanın küçük ortaklarının da böyle bir durumda Kılıçdaroğlu'nu terk etmeleri beklenmezdi. Masanın dağılmasının ardından muhalefeti destekleyen çevreler iki ana eksende tepki gösterdiler. Sol çevrelerden Akşener'e ağır ithamlarda bulunuldu. İçişleri bakanlığı dönemi, girdiği her siyasi partiyi terk etmesi, bir önceki seçimde Abdullah Gül'ün adaylığına son anda karşı çıkması gibi başlıklar üzerinden suçlamalar yöneltildi. Hatta bu çevreler, sağ siyaseti ve siyasetçileri toptan mahkum eden ağır bir dil kullandılar. Kılıçdaroğlu'nu destekleyen çevrelerin sağ siyasete ve aktörlere karşı öfke seline dönen genelleştirici hakaretlerini masada kalan diğer liderlerin nasıl hazmedeceği ayrı bir tartışmanın konusu. Muhalif kamuoyu oluşturucuların bir kısmı ise panik halinde masayı tekrar toparlamanın yol ve yordamına odaklandı. Bazı gazeteciler televizyon ekranlarına çıkarak muhalefete çağrı yaptı. Krizi derinleştirmemelerini istedi. Suçlamaların siyasetin olağan