NATO'ya veda vakti geldi mi

Almanya'nın eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, dünyaya bakışını önemsediğim ve takip etmeye çalıştığım bir isim. Fischer'in son yazısından hareketle bir giriş yapmak istiyorum. (Project Syndicate haber sitesi için kaleme aldığı yazıya dikkatimizi çeken Fikir Turu ekibine teşekkürler.) Eski bakan aslında son derece sade bir çerçeve çiziyor. Salgın, artan enerji maliyetleri, gelişmiş ülkelerde enflasyonun geri dönüşü, tedarik zincirlerinin bozulması ve elbette Rusya-Ukrayna savaşı. Tüm bunların aynı zamanda yeni bir dünya düzeninin doğuşuna işaret ettiğini söylüyor. Burada şöyle bir tezi var. 20. yüzyılın iki kutuplu düzeninin izleri nihayet ortadan kalkıyor ve küresel ölçekte beş kutuplu bir düzen ortaya çıkıyor. ABD ve Çin öncelikle en etkili aktörler. Avrupa, Japonya ve Hindistan ise dünyada ciddi bir etkiye sahip olacak. Dikkatinizi hemen çekmiştir. Rusya bu beşlinin içinde yer almıyor. Eski bakanın buna şöyle bir cevabı var: "Rusya hakkında ise büyük bir soru işareti mevcut. Çünkü bu ülkenin gelecekteki konumu, kabiliyetleri ve stratejik duruşu, pervasızca yürüttüğü saldırı savaşının sonucuna bağlı olacak. Rusya'nın Ukrayna'da askerî bir yenilgiye uğrayacağı şimdiden kesinleşmiş durumda, buradaki mesele, bunun 'olup olmayacağı' değil, 'ne zaman' olacağı." Yenilginin sonuçları, Rusya için bir çöküş ve dağılmanın habercisi olabilir mi Bunu öngörmek için erken olduğunu düşünüyor Fischer. ABD VE AVRUPA'YA MESAJLAR Buradan sonra bu tartışmaların bizi ilgilendiren boyutlarına dönelim. Esasen öyle bir dönemdeyiz ki, Rusya'ya dair her şey artık bizi doğrudan ilgilendiriyor ve etkiliyor. Bu yazıyla boğuştuğum saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazprom Başkanı Aleksey Miller'i kabul ediyordu. İki gündemi vardı ana hatlarıyla bu toplantının. Öncelikle Rus gazının Türkiye'deki tüketicilere arzı. Diğeri Türkiye'de bir gaz merkezi oluşturmanın imkanları. Hatırlayacağınız gibi Rusya lideri Putin, geçtiğimiz Ekim ayında "Türkiye'de Avrupa için büyük bir gaz merkezi kurabiliriz" demiş ve "Kuzey Akım 1 ve 2'de kullanılamayan gazın, kapasitelerin Türk-Akım boru hattından geçebileceğini de eklemişti. Bu kritik görüşmeden saatler önce, Cumhurbaşkanı bu kez TRT World Forum'da, önemli bazı açıklamalarda bulundu. 2. Dünya Savaşı'dan bu yana birlikte yol yürüdüğümüz Avrupa'nın terörle mücadelede bizi yalnız bıraktığını söyledi. Ardından Suriye'nin kuzeyindeki terör yapılanmasına NATO'da beraber olduğumuz ülkenin silah başta olmak üzere yardım gönderdiğini ifade etti. Aynı ülkenin Yunanistan'ı hesapsızca destekleyerek silahla donattığını, ama parasını ödediğimiz uçakları ülkemize vermediğini de sözlerine ekledi. KİM KİMİ NEDEN İSTEMİYOR Devletin zirvesinde ABD'ye yönelik eleştiriler ilk kez dile getirilmiyor elbette. Ama aynı zamanda verilen sözler yerine getirildiği takdirde birlikte yol yürümenin hala mümkün olduğunu satır aralarında görmek mümkün. Şimdi tabloya bakalım. ABD ve NATO bizi Avrupa'nın savunmasında istemiyor. Biz NATO'nun Avrupa'nın doğusundaki genişleme hamlesinden hoşnut değiliz. İki üye adayına karşı çıkıyoruz. Yeni NATO küresel ölçekte daha geniş ve derin bir nüfuz alanı ararken, Türkiye bu denklemin dışında gibi görünüyor. "Gibi görünüyor" diyorum, çünkü öyle olduğu kanaatini taşımıyorum. Haftada en az birkaç defa telefonla ya da yüz yüze Mülkiye'deki kıymetli arkadaşlarım başta olmak üzere pek çok diplomat ve akademisyenle sohbet ediyorum. Aralarında artık NATO ve genel anlamda Batı ittifakıyla iplerin koptuğunu düşünenler var. Ben onlara da katılmıyorum. Almanya'nın eski dışişleri bakanının, dünyanın eşit ağırlıkta olmasa bile beş kutuplu bir düzene gittiği fikrini önemsiyorum. Rusya hakkındaki kaygılarını da özellikle bizim açımızdan hayati önemde görüyorum.