Göçmen sorunu Türkiye'yi nereye götürür

1979'da Sovyetlerin Afganistan'a müdahalesinin ardından, Afgan hükümetinin çağrısı üzerine, Pakistan 4,5 milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul etti. Afganistan'la 2.430 kilometre sınırı bulunan Pakistan, bölgede lider olma ihtirasıyla Afganistan'ı nüfuzu altına almak istedi. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Pakistan üzerinden yaklaşık üç milyar dolarlık "eğit-donat" programıyla radikal savaşçıları Sovyet işgaline karşı yetiştirdi. Savaşçıları, Pakistan ordusu ve İstihbarat Teşkilatı (ISI) eğitti. Pakistan, hem radikal savaşçılar için bir eğitim ve lojistik destek üssü oldu, hem de sınırı kolaylıkla geçen binlerce teröristin yuvalandığı komşu ülke durumuna geldi. Silah ve para kaynağı, ABD ve bazı Arap ülkeleriydi. 1989'da Sovyetler Afganistan'dan çekilmek zorunda kalınca, Pakistan'ın desteklediği savaşçılardan El Kaide tüm dünyanın başına bela olmuştu. Pakistan'ın eğitip-donatarak komşusu Afganistan'a gönderdiği savaşçı gruplar, kendisini de vuran bir canavara dönüşmüştü. Beslediği akrep, artık kendisini acımasızca sokmaya başlamıştı. Sığınmacılar Pakistan'da etkili bir güce ulaştı ve ülkede şeriat istemeye başladı. Afganistan'da savaşmak üzere eğittiği bu unsurlar; Pakistan'ı, etnik ve mezhep çatışmalarının süreklilik kazandığı, toplumda derin bölünmelerin yaşandığı bir ülke konumuna getirdi. Pakistan toplumu ve medyası radikalleşti. Siyasi İslamcılık, Pakistan ordusunda ve diğer devlet kurumlarında yaygınlaştı. 1980'lerde Hindistan'la yarışan ve nükleer güç sahibi Pakistan, bir daha istikrar yüzü göremedi. Sığınmacılar için, Birleşmiş Milletler (BM) ve bazı İslam ülkeleri tarafından Pakistan'a önemli bir ekonomik destek sağlandı. Pakistanlı mülteci uzmanı Cavit Sıddıki, ülkedeki mülteciler tarafından organize edilen suçlar ve terör faaliyetleri nedeniyle sosyal hayatın tehdit altına girdiğini belirtti. Sıddıki, mültecilerin Pakistan'da sosyal hayatı zedelediğinin tam olarak farkına varılmasının 30 yıl sürdüğünü söyledi.(1) Ama, artık iş işten geçmişti. Resmî rakamlara göre, Türkiye'de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 24 Mart 2022 tarihi itibarıyla toplam 3 milyon 754 bin 591 kişidir.(2) Türkiye'de ayrıca, Afgan dahil çok sayıda ülkeden göçmen bulunuyor. Suriye'nin parçalanmasında, ABD'yi destekleyen zengin Avrupa ülkeleri Türkiye gibi yapmadılar. Seçerek belirledikleri çok daha az sayıda Suriyeliyi kabul ettiler. Yaklaşık olarak Almanya 532 bin, İsveç 114 bin, Avusturya 53 bin, Kanada 54 bin, Yunanistan 36 bin, ABD 33 bin, Hollanda 33 bin, Danimarka 20 bin, İsviçre 20 bin, İngiltere 20 bin, Fransa 19 bin, Bulgaristan 18 bin Suriyeli sığınmacı kabul etti.(3) ABD, Suriye'de terör devletçiği için PKKPYD terör örgütü eliyle demografik yapıyı değiştirdi, ama en fazla 33 bin Suriyeli sığınmacı kabul ediyor. Zengin Avrupa Birliği (AB), seçerek çok az sayıda Suriyeli aldı, fazla Suriyeli sığınmacı istemiyor. Körfez ülkeleri, Suriyeli sığınmacı kabul etmiyor. Bu ülkelerin çoğu, Suriye'nin parçalanmasını ve PKKPYD terör devletçiğini destekliyor. ABD ve AB, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerine karşı. PKKPYD terör örgütü de sığınmacıların ülkelerine dönmelerini istemiyor. Çünkü, göç ettirdiği yerleri işgal etti ve demografik yapıyı değiştirdi. George Soros, göçmenlerin ülkelerine dönmelerini istemiyor. Yani, hepsi göçmenlerin Türkiye'de kalması için büyük çaba harcarken, Avrupa'ya gitmelerine ya da ülkelerine dönmelerine kesinlikle karşılar. Peki neden.. ABD'nin 10 bin km. uzaktan gelerek Irak, Suriye'yi parçalamasının amacını Türkiye görmeliydi. ABD ve AB'nin çok açık olan bu göç projesi oyununa gelmemeliydi. Sonuçta, Türkiye, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapan ülke konumuna getirildi. Dünyada zengin veya fakir hiçbir ülke, dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapmak istemez. George Soros, Yahudi asıllı Macar kökenli bir Amerikalıdır. 1992 yılındaki "Kara Çarşamba" ekonomik krizi sırasında bir günde bir milyar dolar kazanarak "İngiliz Bankalarını Soyan Adam" unvanını kazanır. 1991'de Sovyetlerin dağılmasından sonra, Doğu Avrupa'da oluşan ekonomik ve politik boşluğu yaptığı yatırımlarla doldurmaya çalışır. Soros'un, Libya, Gürcistan gibi ülkelerde de darbelere yardım ettiği yaygın bir görüştür. Soros, göçmenlerle çok yakından ilgilenmiş ve bu konuda altı makale yazmıştır. Soros özetle diyor ki: Göçmenler Avrupa ülkelerine gelmesin, çünkü demografik yapıyı bozar ama Türkiye'de kalırlarsa demografik yapıyı bozmazlar, finans desteği sağlanır.(4) "Göçmenler, Türkiye'de kalsın, ülkelerine dönmesinler" nakaratını tekrarlayanlar da, Soros'un temsilcileriymiş gibi AB'nin sığınmacı kabul etmeyişini eleştirmezler. Bu durumda, Soros'tan veya AB'den fonlananlar kimler sorusu oldukça anlamlı değil mi..