Döneklik, menfaatçilik ve oportünizme dair

Türk medya ve düşünce tarihinde benimsediği fikir ekolünü ve doktrini değiştiren, meşhur tabirle "dönen" çok sayıda yazar olmuştur. Bunlardan tartışmasız en meşhuru Çetin Altan'dır. Çetin Altan'ın sosyalizmden kendince bir liberalizm yorumuna geçerek ateşli bir Özalist olması Türk basın ve fikir tarihini iyi bilenlerin malumudur. Pek bilinmez ama merhum Altan, yazarlık hayatının başlarında yani 50'li yıllarda Kemalist çizgideydi. Mesela 50'lerde Altan'ın komünist şair Nazım Hikmet aleyhine Kemalist perspektiften yazılmış çok sert yazıları vardır. Nazım, milliyetçiliği reddettiği için Altan tarafından çok sert suçlanır. Emin Karaca'nın kitabında bunlar var. Altan, 27 Mayıs 1960 ile beraber adım adım kimi Kemalistler gibi sosyalizme dönmüş ve TİP'in meşhur milletvekili olmuştur. 1970'lerin ikinci yarısından itibaren Çetin Altan'ın yine değiştiğini ve Türkiye'nin dışa açılması gerekliliği fikrine tutkuyla bağlanıp liberalizme kaydığını görüyoruz. O sebeple de Özal'ı hararetle desteklemiştir. İsim olarak babası Çetin Altan'ın şöhretini dahi aşabilmiş bir insan olan Ahmet Altan da babasının bu kendince liberalizm yorumu çizgisini takip etmiştir. Ahmet Altan hikayesi ayrı bir yazı konusu... Entelektüel değişim meselesinde sağdan en meşhur örnek Taha Akyol'dur. Taha Bey önce koyu bir Türk milliyetçisiydi. Hatta Türk-İslam ülkücülüğü çizgisindeydi. MHP'nin başyazarıydı. Sonra adım adım liberalizme doğru değişim yaşadı. Marksistlerin Çetin Altan'ı suçladıkları gibi bu sefer de aşırı sağcılar Taha Akyol'u "dönek" olmakla itham ettiler. Akyol da Altan gibi Özal'ı hararetle destekledi. Soldan Çetin Altan, sağdan ise Taha Akyol fikir çizgisi olarak bir yerden başka bir yere "dönmüş" isimlerdir. Fakat şu asla unutulmamalı: Bir düşünce ekolünü benimseyen kişiler bir yerden başka yere yolculuk yapabilir. Hiçbir fikir ekolünü benimsemeyen ve bağlı bulunduğu medya patronunun ticari menfaatlerine veya politik liderin manevralarına bağlı olarak bir oraya bir buraya sürüklenen kişiler ise "dönek" dahi olamazlar. Çünkü onların benimsediği bir düşünce ekolü yoktur. Ne sosyalizmi, ne liberalizmi, ne milliyetçiliği, ne İslamcılığı bilirler hatta en kolayından sığınıverdikleri Atatürkçülüğü bile konjonktüre göre bırakıverirler. Oramiral Özden Örnek'in oğlu Tolga Örnek, Atatürkçü gözüküp babası zor duruma düştüğünde merhum amirali tekmeleyen "Atatürkçü"leri anlatmıştı bir konuşmasında. Esas oportünist esas bukalemun bunlardır. Fikirleri yoktur, sadece menfaatleri vardır. Türk basın tarihinde böyle çok örnek var ama şimdi isimlerini kimse hatırlamıyor. Mesela Bedii Faik Çok ateşli bir 27 Mayısçı iken aynı şekilde çok ateşli bir Demirelciliğe ve hatta 1975-78 arası MC taraftarlığına dönen Bedii Faik'i hatırlayan yok. O dönem Uğur Mumcu'nun çok sert hedef aldığı iki eski arkadaşı 9 Martçı iken menfaatleri gereği Demirelci olan Mubin Özyörük ve Erdoğan Alkin'i kimsenin hatırlamadığı gibi. Çünkü bu isimler bir Çetin Altan gibi entelektüel değişim geçirmedi. Tamamen menfaat motifiyle hareket ettiler. Bedii Faik bir gün ateşli milliyetçi öbür gün enternasyonalist diğer gün serbest piyasacı sonra ise devlet kapitalizmi taraftarı olabiliyordu. Hem koyu Kemalist oluyor hem de Ecevit ve CHP düşmanlığında rekor kırıyordu. Tek şeyi gözetiyordu: Çok yakın olduğu büyük sermaye gruplarının menfaatlerini. Gelelim bana gelen tenkitlere Ben bir liberal-demokratım. Aslında bu temel çizgim hiç değişmedi. Fakat liberalizmin problemleri üzerine daha çok düşünür oldum zamanla. Günümüz finans kapitalizminin yalanlarla dolu olduğunu görüyorum bugün. Bu noktada değişimimi de bu köşede yayınlanan "Liberalizmin büyük mağlubiyeti" başlıklı yazıda ifade ettim ama Türkiye için bu tartışmalar