Vefatının 63. yılında Bediüzzaman Said Nursî

Hayatını davasına adamış, bir asra yakın bereketli ömrünü İslam'ın ihyasına, imanın ihdasına, Kur'anı tefsir ve hakikatlerini telif etmeye sarf etmiş Bediüzzaman'ın vefatının 63. yılını idrak ediyoruz.O bir iman kahramanı, İslâm mücahidi, asrın müceddidi olarak helâket ve felâket asrının çalkantıları içinde, savaş yıllarının tahribatları, dünyanın manevi buhranları ve İslâm'ın maruz kaldığı tehlikeler baş gösterdiği fetret asrında, inkâr zulümatlarıyla kararmış gönüllere iman nuruyla ümit, şevk, heyecan ve müjdeler sunmuş bir maneviyat sultanıdır. Bediüzzaman savaş yıllarında, Rus işgalcilere karşı Muş ve Bitlis'in karlı dağlarında at sırtında, doksan kadar talebesiyle cephelerde ön safta çarpışmış, yaralanıp esir düşünceye kadar gönüllü milis albayı olarak savaşmış bir mücahittir. Sulh zamanında iman, ihlâs, ilim, irfan, fazilet deryası, hakkı tebliğ eden mürşit, adaleti, hürriyeti, meşrutiyeti savunan, tavsiye eden bir münevverdir. Bediüzzaman, inkârcı felsefenin, mimsiz medeniyetin, komünizmin ve fesat şebekelerinin yıkıcı fikir karanlıklarını, İslâm güneşinin nuruyla, Kur'an'ın iman esaslarıyla, Risale-i Nur hakikatlerinde her türlü sualler cevap vermiş; geniş izahlarla, deliller, bürhanlar, misallerle çürütmüş, "küfrün belini kırmıştır." M. Akif'in şiirinde yer alan: "O nuru gönder İlâhî, asırlar oldu, yeter! Bunaldı milletin afakı, bir sabah ister." İşte o sabahın şafağında Kur'an nuru Anadolu'da paralamaya başlamış, imana muhtaç insanlar, Bediüzzaman'a koşmuşlar. Eli kalem tutan bahtiyarlar, onun rahle-i tedrisinden aldıkları Kur'an hakikatlerini sayfalarca okumuşlar, yazmışlar. Nur postacıları, omzunda heybelerle risaleleri uzak diyarlara taşımış, neşretmişler. Bediüzzaman hususi hayatında, sade, nezih, berrak, nurlu, huzurlu, iman, ubudiyet, tefekkürle mücehhez, muhlis, mübarek, muktesit, mütevazı bir insandır. Ancak İslâm'a, imana, Kur'an'a, vatana, hürriyete, adalete yapılan taarruza, zillete, hakarete karşı tahammül etmez bir şecaat, cesaret, vakar sahibidir. Hayatında hiç korku elini tutmamış, hiçbir zalime boyun eğmemiştir. "...Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa, tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar yahut idam sehpasına götürür; hiç ehemmiyeti yoktur." Bediüzzaman'ın hayatında korkusuz mizacın çok tezahürü, timsali, tekrarı mevcuttur. Bediüzzaman, Hz. Peygamberimizin (asm) hayatını örnek almış ve Sünnet-i