Denizli seyahati

Geçtiğimiz Pazar günü, gençlerle kıldığımız sabah namazından sonra nurlu bir toplantı vesilesiyle Denizli istikametine yola çıktık.Sabahın alacakaranlığını bulutların rengi biraz daha kapatıyordu. Böyle bir havada sabahın mahmurluğu, serinliği ve sessizliğiyle henüz kuşlar cehri zikirlerine başlamamıştır. Minibüsün içinden davudi sesle yükselen "Sübhaneke ya Allah" nidaları hoş, tatlı terennümlerle Rabbimize olan inancımızı, imanımızı, idrakimizi ifade ediyor ve her türlü kusurdan münezzeh olduğunu aşkla ifade ediyorduk. Yolculuk esnasında Gebze Dershanesi Muhabbet Fedailerinin her gün mutat, sıra ile okunan canlı nur dersine bağlandık. Denizli seyahatinde, Bediüzzaman ve talebelerinin Ağır Ceza Mahkemesinde ve Denizli hapsinde bulundukları sırada telif edilmiş, Denizli hapsinin bir meyvesi olarak telif edilmiş olan Meyve Risalesi, okunuyordu. Huşu ile dinledik. Üstad şöyle ifade etmiş: "Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki Cuma gününün mahsulüdür." Yolculukta Meyve Risalesinin tevafuku, hatırası, küfr-ü mutlaka karşı müspet ilimlerle tevhid hakikatinin inkarı mümkün olmayan delilleri, misallerle anlatılmıştır. Asrımızda insanların zihnini meşgul eden şüpheler, tereddütler, korkular, istifhamlar ve bunalımların çaresi, hakikatler deryası olan Meyve Risalesi, yetmiş dokuz senedir öneminden ve değerinden bir şey kaybetmeden Allah'ın varlığını ispat eden bir nur halesi olarak hakikatleri neşrediyor, gönüllere nakşediyor. Denizli hapsi, saff-ı evvel talebelerden Hasan Atıf Egemen'in, isteyen bir şahsa, Üstadın Beşinci Şua ismindeki Risalesini vermesi ile 20 Eylül 1943 tarihinde başlamıştır. Üstad, ne yapsak başımıza gelecekti, Hasan Atıf'ı suçlamayın, ifade etmiştir. En tehlikeli, ağır idam mahkumlarının bulunduğu vahşi mahkumların, mazlum Nur Talebelerini imha planı tasarlanmıştı. Bediüzzaman ve talebelerinin Denizli Cezaevine girmesi ile kısa zamanda büyük değişiklikler olur. Meyve Risalesinin hakikatleri ve tebliğ faaliyetleriyle mahkumların büyük ekseriyeti ıslah olmuş namaza, ibadete, itaate başlayınca kavgayı, nizayı, anlaşmazlığı bırakmışlar. Nur talebelerinin ve mahkumların gizlice yazıp çoğalttığı risaleden rahatsız olup, hapishaneye kağıt sokmamışlar. "Hapishaneyi terbiyehane gösterip, vatanımıza ve milletimize birer terbiyeli, emniyetli, menfaatli adam olmaya çalışmalıyız.