Yoldan çıkın!

Kapitalizm kendi hâkimiyetinin devamı için, düştüğü krizlerden kurtulmak için bizlere (yani dünyadaki tüm insanlara, bazı küçük topluluklar hariç) bir dünya görüşü bir "hayat tarzı" benimsetmiştir. Esasında bal gibi hegemonya olan bu yaygınlığı biz zavallı insanoğlu gönül rızası ile, olmadı metazori kabul ettik. Çünkü o (hayat tarzı) bilimsel (buna itiraz eden çarpılır, bir nevi dinî terimdir), güzel, doğru, faydalı, zevkli vb. gibi sayabildiğiniz bütün sıfatları taşımaktadır. Onun çizdiği yol dünya hayatının en makbul, en güzel, en doğru yoludur. Buna itikadımız tam olmalıdır. (Ben de bu yazılarda insanlara "Yoldan çıkın" teklifini getiriyor bir isyan bayrağı açılmasını öneriyorum).Bu "hayat tarzı"nın sayfalara sığmayacak özelliklerini saymaya güç yetmez. Yine de bir miktar dış dünyadan, bir miktar da iç dünyadan bahsedelim.Öncelikle "bu dünya"ya kabul edilmeniz için ceket-pantolon-frenk gömleği ve kıravattan oluşan "takım elbise"nizin altına uygun bir ayakkabı giymelisiniz. "Şapka" zaman ve zemine, mevsimine, modasına göre manzarayı tamamlayan bir aksesuardır ki bir dönem bizim gibi gayr-ı medenî olanların medenî sayılması için kanun kuvveti ile giyilmesi mecburi sayılmıştır.En iyisi bu "takım elbise"yi burada bırakıp "elbise dolabı"ndan çıkmak. Yoksa ne kadar erkek ve kadın, yaşlı ve genç, çocuk ve bebek, zevk ve meslek varsa bunların zaman ve zemine göre giysilerini ifadeye güç yetmez. Tüm tekstil ve moda dünyasını dile getirmemiz icap eder. Yaz, kış, mevsimlik, dağ, deniz, gece-gündüz, her tür merasim vb. için giysiler tasarlayan, pazarlayan, milyonların çalıştığı bir sektör bu. Dolayısıyla elbise dolabından çıkıyorum dedim ve çıktım.Şimdi dış dünyaya kaba hatları ile sadece "göz atıyorum". Umumî olarak apartıman veya rezidans dairelerimiz, sitelerimiz, hususi olarak villalarımız, tatil köylerimiz (Bak yine içinden çıkılmaz konut çeşitlerine takılacağız, geçelim) vardır. Yollarımız "otomobiller" için yapılmıştır. Yayalar, bisikletliler ve buna benzer nev-icat âletlerin kullanımına ayrılan yollar kısıtlıdır. Çünkü aslolan otomobildir (Ki onun dünyasını anlatmaya güç yetmez) "çokluk dünyası"ndan, bu niceliğin egemenliğinden tek-tük unsurlar sayarak çıkayım bari.Bizim geçerli paramız (yani dolarımız), bankamız, gökdelenlerimiz bizim bilimsel bilgiden başkasını kabul etmeyen ana okullarımız, kolejlerimiz, liselerimiz, üniversitelerimiz, eğlenerek öğrenmek isteyen çocuklar ve büyükler için her tür oyun salonlarımız, tiyatrolarımız, sinemamız, AVM'lerimiz, televizyon kanallarımız, internetimiz, bilgisayarımız, fert başına düşen millî gelirimiz, evrensel hukukumuz, insan haklarımız dört başı mamur spor endüstrimiz; modamız, kozmetik dünyamız, iç ve dış bakanlıklarımız, terapistimiz, kuaförümüz, masaj salonlarımız, sürekli artan ithalat ve ihracatımız, yazılımlar ile zenginleşen üretim ve tüketimimiz, reklam ve pazarlamamız, iletişim-bilişim-gelişim ağlarımız, olağanüstü gösterilerimiz, parlamentomuz, uyuşturucu baronlarımız, şiddet ve şehvetimiz, pornografi ve depresyonumuz, koçlarımız, robotlarımız, yaz aşklarımız, sanatımız ve acayip yalnızlığımız. sayılar, grafik eğrileri, istatistikler, laboratuvarlar galiba boğulacaksınız, vazgeçtim, burada kesiyorum. Sizi bir kez daha işkence odasına alınca bir evin sadece "mutfak" bölümündeki eşya kalabalığına sokarım feleğiniz şaşar.Bu hayat inanın bir "karabasan"dır.Ve bu kâbustan kurtulmanın merak buyurmayın klinikleri, doktorları, terapi seansları, hiçbir şey olmamış gibi yola devamınızı sağlayacak devasa bir ilaç endüstirisi bulunmaktadır. Emrinizdeyim. (Ve ben size durmaksızın "Yoldan çıkın, uykudan uyanın" diyorum. Siz beni bir meczup sanıyor, acıyarak bakıyor ve yola devam ediyorsunuz.)Hadi yoldan çıktık diyelim.Nereye gideceğizHarama batmamış bir belde mi varUmutsuzluk bize yakışmaz. Eğer yoksa böyle bir belde, bize düşen onu "inşa" etmektir.Yeter ki "Uzun yola çıkmaya" niyet edin. "Niyet" mühim. İrade-i cüz'iyenin ta kendisi. Bu sebeple "Ameller niyetlere göredir" buyrulmuş. Bu niyetin kuvveden fiile çıkması Cenab-ı Hakk'a kalmıştır. Bize düşen Besmele'yi çekip ilk adımı atmak.Kesretten vahdeteKur'ân-ı Kerim'de bu "çokluk" (nicelik) hususunda aydınlatıcı âyetler vardır. Bunların başında "Tekâsür