Yol

Kadın uzaklardan geliyordu.Bütün gün yalın ayak yürüyordu. Yokuşları tırmanıyor, derelerden geçiyor, karanlık ormanlarda rüzgârın uğultusu ile yol alıyordu.Elbette acıkıyordu.Su kenarlarındaki otlardan yiyor, bazen yabani asmalara rastlayıp kuruyan dudaklarını ıslatmak, artık sancımaya başlayan midesini susturmak için bunlardan birer salkım alıyordu.Herkes gitmişti.Göç etmiş, memleketi terk etmiş, bir meçhule doğru yürümüştü. Kadın gidemedi. Kocasını kaybetmiş, üç küçük çocukla bir başına kalmıştı.Köyde bulunan yatalak ihtiyarların iniltilerini duyuyor, elinden bir şey gelmiyordu. Bir duvarın, penceresinin yanından geçerken artık oradan ses gelmediğini fark ediyor, içerideki hastanın ölüp gittiğini anlıyordu. İkindi üzeri demir kapılı, önünde askerlerin beklediği merkeze varıyor, son bir gayret ile o çirkin adamın huzuruna çıkıyordu.Hiçbir şey demeden boş torbasını gösteriyor, yalvaran bakışlarla, şişko sarhoş adama bakıyordu.Adam