Bu böyledir

Geçen yılın sonunda bu sütunda "Adını Koyalım" başlığı ile üç yazı yayımladım. Bu yazılar aslında benim öteden beri savunageldiğim fikirlerin tekrarı, özeti gibiydi.Bir inatçı ağaçkakan misali koca gürgenin delinmez gövdesinde bir delik açmak için hep aynı noktaya vuruyorum. Bundan vazgeçecek değilim. Dolayısıyla fikri takip ile düşüncelerimin son geldiği merhaleyi dile getirmeden önce aynı yazıları bu bahiste bir "Giriş" olarak yeniden yayınlayıp okurlara hatırlatacağım.(Rusya-Ukrayna Savaşı ve ucundan kıyısından ifade edilmeye çabalanan "Yeni Dünya Düzeni" bu hatırlatmaya kılıf hazırladı.)Aslında bu yaptığım iş "köşe yazısı" olmaktan ziyade "bir kitap"ın tefrika edilmesi gibidir. Gazete yazısının gelip geçici olduğunu biliyorum. Lakin okurlar arasında bu yazıları kesip saklayanlar var. (Gerçi çokları internetten takip ediyorlar ya, o başka.) Dolayısıyla "hep aynı şeyleri tekrar edip duruyor" denilmesine aldırmıyorum. Sonunda Üstad'ın dediği gibi "Surda bir gedik açılacak".Yazıların ilerleyen bölümlerinde Kur'an-ı Kerim'in mukaddes ışığı bize yol gösterecek. Âyet meallerini ve bazı tefsir cümlelerini Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kur'an Dili" adlı eserinden aldığımı belirtiyorum.Ahlâk NizamıTabiatı ve insanı sömürerek bir "süper güç" olan düzenin yerine "Adil Düzen"i hakim kılmak hepimizin kalbinde yer etmiştir. Bunun adı "Ahlâk Nizamı"dır.Şu günlerde muhafazakâr mahfillerde "İslâm Medeniyeti'nin yeniden inşa ve ihyası" konuşuluyor. Mazide (tarım toplumunda) kalmış ulemanın eserleri ve isimleri zikredilerek nasıl zengin bir geçmişe malik olduğunuz dile getiriliyor. Batı'yı batı yapan fikirler, buluşlar zaten bizden alınmıştır denilerek 19. asırdan bu yana "medeniyetimiz" güzellemesi yapılıyor.Olsun. Bu hatırlamanın da "kendini bilmek" yolunda sayısız faydaları vardır.Lakin bizim "bu gün" için dünyaya söyleyecek bir sözümüz yok mudurBen elimi taşın altına koydum, "Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş, 2020 Dergâh Yayınları" ile "Akıntıya Karşı, 2021 Dergâh Yayınları" adlarında iki kitap yayımladım.Ben ne filozof, ne akademisyen, ne de doktrin sahibi bir ilim adamıyım. Altı üstü bir hikâye yazarı.Lakin ümmi de olsa "sanatçı sezgisi"ni yabana atmayın. Görüşlerim romantik, ütopist, tatbiki nâkabil olabilir. Aslında böyle olması gerekir. Bize öncelikle bir "kızıl elma" gerekmiyor mu Bize bir iktidardan (yani günümüzde genel kabul gören liberal demokrasi ve serbest ekonominin iktidarı gibi) ziyade ilhamını İslâm'dan alan bir fikir, dünyaya teklif edeceğimiz bir "sistem" gerekmiyor mu Dünyaya söyleyecek bir sözümüz olmalı.Sonra söyleyeceklerimi önce söylemek âdetimdir. Özet olarak zikrediyorum. Bütün bunların kısa sürede gerçekleşeceğini sanmak safdillik olur. Hani kahve ağzıyla söylersek "Bana verin altı ayda düzelteyim"