Arkadaşım iğde

Yeni Şafak Mustafa Kutlu - Arkadaşım iğdeBu yazıyı yazmayacaktım. Bahar erdi, her yan yeşile kesti, İstanbul'da "Erguvan Şenlikleri" yapıldı, bütün bunlar bile kışkırtamamıştı beni.Hani her yıl bir "Bahar geldi" yazısı yazmak adettir ya!.."No'lmuş yani" diyordum içimden; canlı-neşeli-kıpır kıpır olan her şeye kayıtsız kalarak.Onca yoksulluk, onca acı, onca şiddet-kahır varken, diyordum.Kim bakar mevsimlerin gelip geçtiğineVe o trafik, ve o kalabalık, ve o üst geçit ve o işe yetişme karmaşasında biri paçama yapıştı.Çekiştirip duruyor.Bu amansız atmosfer hepimizi kabalaştırıyor.Az daha: Bırak lan paçamı, diyecektim.Baktım bir ufak iğde fidanı.Aaa İğde fidanı, hem de çiçeğe durmuş.İstanbul'un ağaç işleri ile uğraşan teşkilatının yurt dışından, yurt içinden temin edip yol kenarlarına, parklara, açık alanlara dikip bin-bir itina ile yeşertmeye-büyütmeye çabaladığı kalabalık eşhas arasından göz kırpıyor. Hani maç kuyruğunda, ekmek kuyruğunda, bilet kuyruğunda "araya kaynamış" bir açıkgöz gibi.İğde fidanı tanıdık kokusu ile Anadolu bozkırından çıkıp gelmiş bir hemşehri olarak "Merhaba" demişti bana. Oracıkta dikilip az biraz hoşbeş ettik, hal-hatır sorduk.Hazine arazisine gecekondu diker gibi nasıl karıştın araya, dedim. Sorma, dedi. Kurdun-kuşun marifeti. Dere boylarını, yol kenarlarını, su başlarını, kurak yaylaları, çıplak tepeleri aşıp gelmiş. Erguvan Şenliği'ne katılmaya gelmiş galiba, iyi de etmiş. Memleketten, nazlı yârdan, konu komşudan haber getiren bir allı turna, bir ucu yanık mektup, bir türkü gibi. Erguvan elbette ki İstanbul'a yakışan, onu temsil eder bir ağaç. Çınar, servi, kestane, ıhlamur, çitlembik dahi öyledir. Bunlar buranın yerlisi, sahibi. Ama taşralı iğde de girmiş aralarına. Merkez