Şeytanın kalbe giriş yolları

Kalbin durumu, bir kalenin durumuna benzer. Şeytan, kaleye girmek isteyen bir düşmandır. Onu istila edip kendine yurt yapmak ister. Kaleyi düşmandan ancak kapılarını, giriş noktalarını ve kalede açılan delikleri korumak ve oralarda nöbet beklemek suretiyle korumak mümkündür. Kalenin kapılarını bilmeyen bir kimse, o kapıların nöbetçiliğini yapamaz. Kalbi, şeytanın vesveselerinden korumak farzdır. Hem de her mükellef kulun boynunda farz-ı ayndır. O şey ki ancak onunla insan farz vazifeye yetişebilir, o da farzdır. Şeytanı def etmeye insanoğlu ancak onun giriş noktalarını bilmekle muktedir olabilir. Onun giriş noktalarının bilinmesi farzdır. Şeytanın giriş noktaları ve kapıları, kulun sıfatlarıdır. Bu sıfatlar pek çoktur. Fakat biz kocaman yollar ve geçitler mesabesinde olan büyük yollarına işaret edeceğiz. pushfn('ads'); Birinci kapı: Gazap ve şehvet Binlerce askerin kapılarından birisi gazap (öfke) ve şehvettir. Çünkü öfke, aklın kandırıcısı ve helak edicisidir. Ne zaman ki, aklın askeri zayıflarsa, şeytan onunla oynar. Tıpkı çocukların topla oynadığı gibi... İkinci kapı: Hased ve hırs Şeytanın büyük kapılarından birisi de hased ve harisliktir. Kul ne zaman bir şeye karşı harîs ise onun harisliği, onu o şeyin ayıbını görmekten kör eder ve duymaktan da sağır kılar. Zira Resûlüllah (s.a.v.) buyurmuştur: "Senin bir şeyi sevmen, hem kör eder, hem sağır! Yani onun ayıbını görmekten seni kör, kusurunu dinlemekten de sağır yapar." (Ebu Davud, 5130) Basiret nuru ile şeytanın giriş noktaları bilinir. Ne zaman ki, haset ve harislik basireti örterse, artık insanoğlu şeytanın giriş noktalarını görmez olur. O zaman şeytan fırsatı elde eder. Harîs bir kimsenin nezdinde, o harîsi şehvetine vardıran her şeyi güzel gösterir. Velev ki, şehvete götürücü nesne münker ve fâhiş olsa dâhi... Üçüncü kapı: Saf ve helal de olsa doyuncaya kadar yememek pushfn('ads'); Şeytanın kapılarından biri de, her ne kadar helâl ise de doyasıya yemektir. Çünkü doymak, şehveti takviye eder. Şehvetler ise şeytanın silahlarıdır. Deniliyor ki: Çok yemekte altı tane kötülük vardır: 1- Allah korkusunu kalpten çıkarır. 2- Halka karşı rahmeti kalpten söker. Çünkü tok bir kimse zanneder ki, herkes toktur. 3- İbadet ve tâattan ağırlaştırır. 4- Tok bir kimse hikmetli bir konuşmayı dinlediği zaman, o konuşmanın kalbinden bir incelik meydana getirdiğini hissetmez. 5- Tok bir kimse, vaazda bulunur ve hikmetli konuşursa, onun konuşması halkın kalbinde tesir etmez. 6- Tokluk, kişide, çeşitli hastalıkları tevlid eder. Dördüncü kapı: Başkalarının elinde olana göz dikmek Şeytanın büyük kapılarından birisi de halkın elindekine göz dikmek ve tamahkârlık yapmaktır. Çünkü bu tamahkârlık kalbe galib