Hekimoğlu İsmail ve Minyeli Abdullah

Ömer Okçu, nam-ı diğer Hekimoğlu İsmail, bir astsubay emeklisi olarak fevkalade işler başarmış bir davetçi, gazeteci, yazar ve yayıncıdır. Son 50 yılını matbuat âleminde geçirmiştir. Yazıları sebebiyle 1950'den itibaren çeşitli zamanlarda hakkında davalar açılmış, gözaltına alınmış, 163. maddeye muhalefetten DGM'de yargılanmış ve çok kısa bir süre de hapis yatmıştır. Daha orduda görevliyken 1965 yılında "Minyeli Abdullah" isimli romanını Bab-ı Âli'de Sabah gazetesinde tefrika ettirmiş ve büyük yankı uyandırmıştır. 1972 yılında emekliye ayrılmış, 1975 yılında "Türdav" yayın şirketini kurmuş ve Sur Dergisi'ni çıkarmaya başlamıştır. Çeşitli sebeplerle Türdav'dan ayrılınca da Timaş'ı kurmuştur. Biz onu, bizim kuşak Müslüman gençlikten hemen hemen herkesin okuduğu "Minyeli Abdullah" romanı ile tanıdık. Kendisi bir Risale-i Nur talebesidir. Malum olduğu üzere kendilerini Risale-i Nur yolunun takipçisi sayan çok sayıda ekol vardır. Bunlardan merhum Ahmet Hüsrev Altınbaşak siyasi sahada aleni olarak Erbakan Hocamızın yanında yer alırken, Mehmet Kırkıncı ve benzerleri de Demirel ile birlikte hareket etmişler ve daima Millî Görüş'ün karşısında yer almışlardır. Hekimoğlu İsmail ise Millî Görüş hareketine aleni olarak destek vermemişse de karşısında da yer almamıştır. Esasen onun öne çıkan vasfı Risale-i Nur talebesi olması değil, yazarlığı olmuştur. Kendi duruşu da bu anlayışın oluşmasına büyük katkı sağlamıştır. Zira İslami çalışma yapan her kesimle çok iyi ilişkiler kurabilmiş, yardımlaşabilmiş birisidir. Millî Gençlik Vakfı'nın birçok programına iştirak etmiş, son kurduğu yayın şirketinin üç büyük kurucu ortağını (Ahmet Kibritçioğlu, Ahmet Günbay Yıldız ve Hazım Oktay Başer) Millî Görüş camiasından seçmiştir. pushfn('ads'); Onun milletimize en büyük armağanı Minyeli Abdullah romanı olmuştur. Bu roman görünüşte Cemal Abdül Nasır tarafından Müslümanlara uygulanan ağır baskıların olduğu Mısır'da Abdullah isimli bir gencin maceralarını anlatmaktadır. Ama asılında bu roman Mısır'da uygulanan zulümleri değil, o dönemki Türkiye'yi anlatmaktadır. Kitabın yasaklanmasının önüne geçebilmek için romanda hikâyenin mekânı değiştirilmiştir. Ama anlatımlar tamamen Türkiye'de olup bitenlerle alakalıdır ve içerisinde yer yer Risalelerden nakiller vardır. Nitekim kendisi de bu hususu şöyle ifade etmiştir: "Ben Minyeli Abdullah'ı yazarken, aslında dertlerimizi yazdım. Minyeli Abdullah'ı yazdığım dönemlerde o günün şartlarına bağlı sıkıntılar vardı. İnsanlar evlerinde oturmuş İslami kitap okuyorlar, kolluk kuvvetleri bu toplantıyı basıyor, oradakilerin hepsini toplayıp karakola götürüp nezarete atıyorlardı." Menderes'in başbakan olması ile Müslümanlara kısıtla bazı haklar iade edilmiş ama uzun yıllar CHP bürokratları mütedeyyin halkın ensesinde boza pişirmeye devam etmişlerdir. Aynı zihniyet fırsatı ele geçirdikçe bu zulümlerine devam etmiştir. Erbakan'a karşı gerçekleştirilen 28 Şubat darbesi bunun en bariz örneğidir. pushfn('ads'); Kendisini ilk kez Minyeli Abdullah romanını okunduktan sonra imam hatip lisesi son sınıf öğrencisi iken İbrahim isimli sınıf arkadaşımla ziyaret etmemiz vesilesi ile tanımıştık. O sohbetinde -aklımda kaldığı kadarıyla- bize Müslümanların iktisaden çok güçlü olmalarının gerektiğinden bahsetmiş ve ülkeye zenginlerin istikamet belirlediğini söylemişti. Nitekim daha sonra "Müslüman ve Para" ismiyle bu konuda bir kitap yayımlamıştır. Son görüşmemiz ise Ehli Sünnet Âlimleri Birliği Derneği kurucu üyeleri olarak kendisini Cağaloğlu'ndaki ofisinde birkaç yıl