O 'belge' İyi Parti'lilere de gitti, yemediler

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'bazı kağıtlar' göstererek, bunların "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yurtdışına kaçma hazırlığı belgeleri" olduğunu öne sürdü. Zırva tevil götürmez. Zırvanın zırvalığını izah etmek de işkence gibi. Ama şu kadarını söylemeye katlanmalıyım: Kılıçdaroğlu'nun 'kaçma belgesi' dediği 'şey', Türgev ve Ensar vakıflarının yurtdışında Türk öğrencilerin eğitimi için kurduğu TÜRKEN Vakfı'nın ABD'deki öğrenci organizasyonu ve yurt binası yapımına ilişkin ABD resmi makamlarına yaptığı gelir, harcama ve vergi bildirimleri. Yeni de değil. Daha önce "Yurt binası için ABD'ye para gönderiyorlar" diye üzerinde tepindikleri şey bu. Şimdi seçime bir yıl kala, 'kılıfını' değiştirmişler, 'kaçma' senaryosuna iliştirmişler. Lafın sonunu baştan söyleyeyim, bu bir FETÖ operasyonudur. Zannetmeyin ki Deniz Baykal'ın bertaraf edilmesiyle CHP'de FETÖ operasyonu tamamlandı. Sırayla gidelim; Bir: Bir resmi meşru belgenin çarpıtılarak bir senaryoya uydurulması FETÖ yöntemidir. İki: 'Belge'yi birinin (Kılıçdaroğlu) 'isim vermeden' sallaması ama başkasının (CHP Parti Meclisi üyesi Emre Yılmaz) internetten yayınlaması FETÖ yöntemidir. Üç: 'Ülkeden kaçacak' şayiası yaymak bir FETÖ yöntemidir. Dört: Bir piyon çok kullanılarak etkisiz hale gelmişse, başka piyonlar aramak da FETÖ yöntemidir. (MİT TIR'ları kumpası da önce başka gazetelerde yayınlanmış, etkili olmayınca önce Cumhuriyet'in yayın yönetmeni değiştirilmiş, Can Dündar getirilmiş, kumpas yeniden ısıtılarak yayınlatılmıştı.) FETÖ bu yöntemleri beslendiği ülkenin bu işlerde mahir servislerinden öğrenmiştir. Dördüncü maddeyi, güvenilir bir 'siyasi kulis'le açayım. Yukarıda belirttim ya, başka 'belge'ler daha önce Kılıçdaroğlu tarafından kullanıldı. İşe yaramadı, dava konusu oldu. Kılıçdaroğlu 'yalandaroğlu' diye anılmaya başlandı. Ankara'daki kaynaklarım, bu son senaryonun Millet İttifakı'nın İyi Parti kanadına da 'itelenmeye' çalışıldığını söylediler. Kısa süre önce 'dosya'yı İyi Partili bir yetkiliye vermek isteyen bir ekip, 'ne var bunda' tepkisiyle karşılanıp, reddedilmiş. İyi Parti'yi kullanmaya kalkacak kadar yüz bulabilmişler ama en azından partideki bir 'sert kaya'ya çarpmışlar. İsabet olmuş. Mecburen, sözleri enflasyona uğramış Kılıçdaroğlu'na vermişler yine. 'Ne verirsek konuşuyor' diye...BALBAY: KILIÇDAROĞLU SADAT DOSYASINI OKUMADI Kılıçdaroğlu, eline tutuşturulan kağıtları 'ne olduğuna bakmadan' sallıyor, sonra ya kağıtların ya da anlattığı senaryonun bir karanlık siyasi operasyon olduğu anlaşılıyor, gülünç duruma düşüyor. Sonra yenileri geliyor, onlara da aynı şekilde atlıyor. Bu söylediklerim 'yorum' değil. Cumhuriyet'te Mustafa Balbay'ın 24 Mayıs tarihli köşesinden bir not aktaracağım. Balbay, Kılıçdaroğlu ile 'SADAT' sohbetini yazmış. Kılıçdaroğlu, önceki hafta SADAT'ın kapısına dayanmış, 'paramiliter örgüt' olduğunu ve seçime müdahale edeceğini öne sürmüştü. Balbay, Kılıçdaroğlu'na "SADAT'la ilgili elinizde kamuoyu ile paylaşacağınız bilgi, belge var mı" diye sormuş. Aldığı cevaba ilişkin köşesinde şunları yazmış: "Biz de aynı soruyu yöneltince, her zaman kalabalık duran masasını gösterdi, şu yanıtı verdi: - Bugün bir dosya getirdiler... İçinde ne olduğunu sorduk. Bir gazetecinin almak isteyeceği en son yanıtı verdi: - Henüz açmadım... Bir an 'birlikte açalım' diyecek oldum ama..." Okumamış! Ama SADAT'ın kapısına dayanmış! Balbay da 'bir an birlikte açalım diyecek olmuş'... Ama 'dememiş'. Kimin getirdiğini de sormamış! Balbay, Kılıçdaroğlu'nun kapıya dayanması sırasında da SADAT'la ilgili bir yazı yazmıştı. Kılıçdaroğlu'nun iddialarının "ülkeyi yönetenler tarafından anında yanıtlanması, gerçeğin açıklanması" gerektiğini söylemişti. Açıklamayı yalanı söyleyenden değil, yalana maruz kalandan beklemenin adil ve ahlaki olup olmadığını sorgulamak artık manasını kaybetti. Hem, önüne konulmuş dosyayı bile okumayan birinden iddialarını kanıtlamasını istemenin saçma olduğunu Balbay da biliyor olmalı... Genel başkanını sorgulamak yerine (Konumuz Balbay değil. Ama en azından selam verip aldığım, takip ettiğim; gazetecilik yaparken FETÖ kumpasıyla hapse atılmış, sonrasında da üç dönem CHP milletvekilliği yapmış birinin, bu kadar açık FETÖ yöntemlerinden işkillenmemesine, aklına gelen soruları sormamasına anlam veremiyorum.) Şimdi, siz FETÖ'nün FuatAvni'sini, onun Twitter'dan yaydıklarını haberleştiren medyasını, o haberleri siyasi malzeme yapan CHP'lileri hatırlayın. CHP'nin tepesindeki isimlerin hala aynı kazandaki çorbadan yemeye devam etmelerinin nedenini sorgulayın. Bu durumu sorgulamayan CHP'li gazetecileri, parti mitingine davetiye dağıtan şarkıcıların, oyuncuların, yazar-çizerlerin 'özgür, bağımsız, tarafsız vs vs'liğini de... KOMPLO TEORİLERİ Havada uçuşanlardan topladıklarım şöyle: ABD büyükelçisi Kemal Bey'i ziyaret ediyor. Kemal Bey, ABD'den gelen senaryoları dile getiriyor. ABD Başkanı Biden'in "Erdoğan'ın gitmesi için muhalefetle çalışacağız", Kemal Bey'in de "dostlarımızla iktidar olacağız" sözleriyle uyumlu. ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın PKKYPG terör örgütüne yönelik Suriye'de yeni operasyon işareti vermesi üzerine, Erdoğan ve ailesini hedef alan bir siyasi operasyon yapmak istiyor. Bunun için de Kemal Bey'i kullanıyor. Kemal Bey de 'dostlarının' isteğini geri çevirmiyor! Seçime bir yıl kaldı. Yükselen yıldızları Ekrem İmamoğlu İstanbul'da söndü. Sönmüş haliyle bile gözüne Kılıçdaroğlu'na karşı cumhurbaşkanı adaylığını kestirdi! Birbirlerine girdiler. Bir taraf, Kılıçdaroğlu'nun lüks otel süitinden 'gariban vatandaş' videosu çektiğini ifşa ediyor.