Lula 'yargı-polis kumpası'nın hesabını görmezse...

Brezilya'da resmen 'üçüncü' ama fiilen 'beşinci' Lula döneminin nasıl seyredeceğini çok yakından izleyeceğim.Brezilya'da yeniden devlet başkanı seçilen Luiz Inacio Lula da Silva'nın iktidara gelişi (2002), Avrupa, Ortadoğu, Asya ve Afrika'ya ilgisi, Türkiye ile ve özellikle aynı dönemde iktidara gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'la kurduğu yakın ilişki, birlikte 'İran Nükleer Anlaşması'nı sağlamaları ve karşılığında BMGK Beşlisi'nden aldıkları tepki; sonrasında iki ülkede eşzamanlı başlayan Haziran eylemleri ve yargı-polis kumpasları büyük benzerlikler gösteriyor.Tesadüf olamayacak kadar büyük benzerlikler.Tesadüf olmadıkları her iki ülkede de artık netleşmiş benzerlikler...Dünkü yazımda buna dair 'kalın hatları' yazmıştım.İncelikleri, gerçeği arayan araştırmacı okurların ilgisine muhtaç.Ancak bugün, geleceği belirleyebilecek bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum.Belki Cumhurbaşkanı da, 2013'te yaptığı gibi, bu konuda da Lula'yı uyarma ihtiyacı hissedecektir.Lula, görevi resmen devralırsa Erdoğan'la, uzun bir aradan sonra, Endonezya'nın Bali adasında 5-16 Kasım tarihleri arasında yapılacak G20 zirvesinde bir araya gelebilir.Kısa bir özetle konuya geçeyim:Brezilya'da, Lula'nın ikinci döneminden sonra yardımcısı Dilma Roussef 2010 ve 2014 seçimlerini kazandı.Türkiye ile benzerlik gösteren iki olay da aynı dönemlerde Dilma döneminde yaşandı.Gezi benzeri Haziran olayları ve 1725 Aralık kumpası benzeri Oto Yıkama Operasyonu (2014)...2013'teki Haziran Günleri, Roussef'in 2014'te ikinci kez seçilmesine mani olamayınca, 2018 seçimlerinde bu kez Lula'nın yeniden aday olması gündeme gelmiş; bunun üzerine önce Roussef ve Lula'yı hedef alan 'Oto Yıkama Operasyonu' devreye sokulmuş, ardından Roussef Senato zoruyla görevden alınmış, Lula da sözde yargılanarak tutuklanmıştı.Böylece hem Lula'nın önü kesilmiş hem partisine karşı yolsuzluk algısı oluşturulmuş oldu ve rakip ABD yanlısı aday Bolsonero seçimi kazanmıştı.Ancak, gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.Önce operasyonun hakimi, önde gelen savcı ve polisleri, yeni hükümet tarafından siyasi görevlere atanarak ödüllendirildi.Ardından hakimin savcıları, savcıların polisleri yönlendirerek operasyonları yaptıklarına, ABD resmi görevlileriyle danışıklı çalıştıklarına dair konuşma ve yazışma belgeleri ortaya çıktı.Brezilya yüksek yargısı baskılar üzerine davaları kapattı.Lula son seçimde aday oldu ve yeniden kazandı.Ancak bu kazanç, öncekiler gibi güçlü değil, bütün kumpaslar, yolsuzluk ithamları, sokak eylemleri ve medya kampanyaları oylarını aşındırmayı başardı.Kalın çizgileriyle söylemek gerekirse, Erdoğan'ın halkı arkasına alıp mücadele ederek 'baş ettiği' saldırılardan, Brezilya 'direnerek' çıkmaya çabaladı. Başardı ama kendi de zayıf düştü.Şimdi bu zafiyeti yaşatanlarla hesaplaşmak zorunda.Lula'nın yeni dönemini, kendisinin ve hareketinin önünü kesmeye yönelik yargı-polis kumpasının aktörleriyle mücadelesi belirleyecek.Aktörler görünürde kişiler ama Türkiye'deki gibi içeride gruplar ve dışarıda onların iplerini tutanlar var.Bunları ABD'li politikacıların da sorguladığını dünkü yazımda anlatmıştım.Haziran Günleri ve Oto Yıkama Operasyonu'nun aktörleri yargılamak, arkalarındaki grupları etkin oldukları alanlardan temizlemek ve dış bağlantılarını tespit etmek, tedbir almak, bağlantıların canlandığı anda uyarı verecek mekanizmaları kurmak, sadece Lula'nın değil, ülkenin, hatta Latin Amerika Sosyalizmi'nin geleceğini belirleyecek.Ve bu kapsamda sadece yargı ve polis yok, Lula'nın hapse atılması sürecinde doğrudan sosyal medya hesabından 'darbe tehdidi' yayınlayan genelkurmay başkanı da var.Brezilya Genelkurmay Başkanı, 4 Nisan 2018'de Lula'nın, hakkındaki cezaya itirazı karara bağlanmadan, Twitter'dan "cezasızlığa karşı olduğunu", ayrıca "ordunun anayasa ile kendisine verilen görevlere bağlı olduğunu" duyurmuştu.Darbelerle şerbetlenmiş bir milletin ferdi olarak bana göre Türkçe tercümesi, "Sakın cezasını bozmaya, tutuksuz yargılamaya filan kalkmayın, bunu cezasızlık olarak anlarım; darbemi yaparım" anlamına geliyordu bu mesaj...Türkiye'de sokak olayları ve yolsuzluk kumpaslarıyla yapılamayan, en son 15 Temmuz'da darbe ile denenmişti.Mekanizma bize her şeyi anlatıyor.Lula, seçimle birinci raundu kazandı.Şimdi bataklığı kurutmak zorunda.Bataklığı toprak doldurarak kurutabilir.Ancak bataklığı besleyen suları kesmez veya kontrol altına almazsa, daha derin bir bataklığa sahip olur.Sadece daha çok sivrisinek üreten değil, aynı zamanda içine çekebilecek kadar da ölümcül.OBAMA'NIN ERDOĞAN VE LULA'YA NOBEL BORCU VAR9 Ekim 2009'da Nobel Barış Ödülü, ABD Başkanı Barack Obama'ya verildi.Obama, 20 Ocak'ta göreve başlamıştı.Yani 8 aylık başkandı.Nobel Ödül Komitesi, 'dünyayı daha iyi bir yer yapmaya yönelik olağanüstü diplomatik girişimleri' dolayısıyla ödülü Obama'ya vermeyi kararlaştırdığını duyurdu; özellikle Obama'nın Müslüman alemiyle ilişkileri iyileştirme girişimlerine ve nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya vizyonuna atıfta bulundu.Obama da teşekkür ederken, 21. yüzyılın sorunlarının başında, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve iklim değişikliği ile mücadeleyi saydı.Oysa Obama, sadece ödülden bir ay önce BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin teklifi doğrultusunda nükleer silah sahibi devletlerin stoklarını devre dışı bırakması kararının alındığı bir oturuma başkanlık etmişti!O güne kadar da, sadece Türkiye ve Mısır'a yaptığı seyahatlerde İslam dünyasına sıcak mesajlar vermişti.O kadar...Peşin Nobel'in karşılığını veremedi Obama.8 Kasım 2016'da uluslararası hukuk profesörü Richard Falk, Obama'nın 8 yılını değerlendiren yazısında, "birçoklarının beklentisinin aksine, bazı açılardan eskinin bir devamı yaşandı" tespitini yaptı.Falk'a göre, Işid'in ortaya çıkışında kısmen Obama ABD'sinin irak işgalini düzgün yönetememesinin payı var. Çin hariç 12 Asya ülkesi için imtiyazlı bir ticaret bölgesi oluşturan Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması (TPP) Çin'in büyümesine destek oldu. Nükleer silahlarla ilgili vizyonunu terk etti; aksine nükleer silahları 2030'a kadar 'daha küçük alanlarda kullanılabilir' hale getirecek şekilde modernize edilmesi programını başlattı. Ukrayna'yı NATO'ya katılmaya ikna etmeye çalışarak Rusya'yı kışkırttı, soğuk savaş gerilimlerinin canlanmasına izin verdi. (Bugünkü çatışmanın zeminini hazırladı. M.K.) Irak savaşına karşıydı ama işgalci askerlerinin bir kısmını çekerken de iktidar boşluğu yaratarak Irak'taki kaosu büyüttü.Suriye'de kimyasal silahların bertaraf edilmesini sağlayamadı. PKK'nın Suriye uzantısı YPG'ye askeri yardım sağlamaya başladı.İslam ülkelerinde, İsrailFilistin konusundaki karnesi ise bir hayal kırıklığı. Dengeli bir yaklaşım umudu veren Obama, kısa sürede eskisi gibi İsrail'e koşulsuz destek tutumuna geri döndü. İsrail'in Gazze'yi hedef alan üç büyük saldırısına diplomatik destek verdi, 9 türk vatandaşının ölümüne neden olan Mavi Marmara olayını görmezden geldi.Başarı hanesine, İran'a nükleer programıyla ilgili sınırlamaları kabul ettiren anlaşma oldu.Nobel neden Obama'ya verilmiştiDünyayı daha iyi bir yer yapmak için olağanüstü çaba göstermek, nükleer silahsızlanma, İran'ı nükleer silah yapmaktan vazgeçirme ve İslam dünyasıyla ilişkileri iyileştirme 'çabası göstereceği' için...Obama yukarıdakileri yaptı!..'Başarı' olduğu varsayılan tek konu, İran'la nükleer anlaşma...O 'başarı' nasıl sağlanmış ve gerçekten başarı mıydı, bakalım:2009'da Viyana Grubu olarak bilinen ABD ve Avrupa ülkelerinin İran'ı nükleer silahtan vazgeçirme görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı. İran'ı, "sahip olduğu düşük derecede zenginleştirilmiş 1200 kg uranyumu Rusya üzerinden Fransa'ya teslim etmeye, karşılığında Fransa'dan tıp ve enerji için zenginleştirilmiş nükleer yakıt çubuğu almaya" ikna edemediler.Devreye BMGK geçici üyeleri Türkiye ve Brezilya girdi. Türkiye ve Brezilya, 17 Mayıs 2010'da, İran'ı, "sahip olduğu düşük derecede zenginleştirilmiş 1200 kg uranyumu Türkiye'ye emaneten bırakmaya, karşılığında Fransa'dan nükleer yakıt