Global araştırmalar yapan İPSOS'a göre Türkiye, tüketici güven endeksi kriterine göre 29 ülke arasında sonuncu sırada bulunuyor. Bizim puanımız 34,5 iken bütün ülkelerin ortalaması ise 47.2 seviyesindedir. Bu grupta ayrıca en yüksek enflasyona sahip beşinci ülkeyiz. Ankete katılanların yüzde 73'ü de enflasyonun daha artacağını düşünüyor. Bir o kadarı da işsizliğin artacağına dair endişe taşıyor.
Ekonomide işlerin son beş yılda kötü gittiği, ekonominin yönetilemediği ve hatta birçok kararın olumsuz istikamette sonuçlar ürettiği sır değil. Dolayasıyla herhangi bir ankette sonuçların kötümserliğe işaret etmesi şaşırtıcı sayılmaz. Hatta anket yapmadan bile üç aşağı beş yukarı, toplumda ekonomiye ilişkin güvensizliği tespit edebilmek zor olmayacaktır.
Malum, ekonominin yolunda gitmesini sağlayacak birçok faktör Türkiye'de bilerek isteyerek ihmal edildi. En başta da enflasyonun yüzde 100'leri vurduğu ortamda düşük faizde ısrar edildi. Sadece bu yanlış bile Türkiye'ye daha ağır faiz yükü ve daha yüksek açığa mal oldu. Ekonomiyi makul ve mantıklı yönetmeyi tercih eden ülkeler faizi zamanında artırıp şimdi indirerek enflasyonu dizginlerken Türkiye, beş yılı heba ettikten sonra yeni yeni o yola giriyor. Mecburen
Defalarca fiyaskoyla sonuçlanan tek haneli enflasyon hedefini bir kez daha ilan ediyor. 2026'ya kadar zaman ve bahane var. Hedef tutmazsa -ki yüksek ihtimal böyle olacak- o zaman "faiz faiz" diye tutturanlar hesabını verir! Bir ekonominin tek girdisinin faiz kararı olmadığını, başta hukuk ve demokrasiyle birlikte, ekonomide de bir dizi regülasyonun şart olduğunu kimse anlatamaz. Anlatan da kendi söyler kendi dinler
Türkiye'nin de, ekonomisinin de aşamadığı problem bizatihi burasıdır. Ülkeye bütüncül bir politika nasip olmuyor. Tam, rasyonalite günleri başladı derken sorunun kaynaklarından birisi olan yargı sistemi kendi rekorunu kırarak Anayasa Mahkemesi'ni tanımıyor. Siyaset ise, planlanmış bu krizden istifade AYM'yi tümden tasfiye pususuna yatmış bekliyor.
Siyaset, hukuk dahil demokratik ortamı böylesine gergin ve kuralsız olan bir ülkede kalıcı ekonomik düzen beklemek iyimserliktir. Olmaz, olamaz Ekonomide bazı göstergeler bir süreliğine düzelebilir. Mesela risk primiCDS düşüyor. Ya da 2023'te gereğinden fazla arttığından, gelecek yıl doğal olarak bu kadar artmayacağı için enflasyon bir süreliğine düşebilir. Dünya ticareti zaten sürekli genişlediği için ihracat gelecek yıl bir ölçüde artabilir. Ama bütün bunlara ekonomik gelişme diyemeyiz. Esasen, ortadaki planların ve hedeflerin ve sözlerin ortalaması da böyle demiyor. Zımmen, durumun daha kötüye gitmemesi çabasını fısıldıyor. Yani, bir beş yıl daha eksi üzerine eksi olmasın, temennisini