Şahidi Allah olanın ahı kimsede kalmaz

Hilafetin ilgasından bu yana bu coğrafyada "dardayım dardayım, ben ahu zardayım. Ne gelinim var, ne gidenim" diyenlerin feryadlarıyla gün doğuyor, gün batıyor. Mazlumların feryadına adaleti ulaştırmayanlar, zalimlerin sayılarını çoğaltanlardır. Boşuna dememişler "iyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, mükemmel insan iz bırakır!" Zalimin zulmüne uğradığında kimi arayabiliyorsan adil odur. Adaletin bir manası da mazlumlara umut olmaktır. İnsan insanda konuştuklarıyla değil, icraatlarıyla iz bırakır.

"Kimse kendini, ebedi göklerde kalacak zannetmesin. Allah dilerse, gökte süzülenleri, yerde sürünenlere yem eder!"

Öyle bir madrabazlık devrine düştük ki; biriyle el sıkıştıktan sonra "beşi de yerinde mi" diye parmaklarımızı saymak zorunda kalıyoruz.

Hayatta hem hayvanlar için ve hem de insanlar için geçerli olan müşterek sosyal bir kural vardır. Eğer köpeğin sana havlamaya başlıyorsa onu başkaları da besliyor demektir. Tatlı bir yalan söylersen on kişi seni alkışlar. Ama acı bir gerçeği söylesen dokuz kişi sana saldırır. Yalanla sultan olmaktansa doğru ile darağacında sallanmak daha evladır.

Hatibin de, muhatabın da, şahid olanın da bir şey yapamadıkları anlar olur. Kör sağıra çok güzelsin demiş, ne kör anlamış ne sağır. Bir tek dilsiz duymuş o da kimseye söyleyememiş!.. Evet, sağır bir dünyanın ortasındayız. Birbirimizi anlamaya ve dinlemeye ihtiyacımız var. Yoksa sözün en güzeline tabi olma imkânını yakalayamayız.

"Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir." (Zümer Sûresi18)

Seni dinlemeden cevap verenleri, hainlerden say. Seni anlamadan senden yüz çevirenleri de cahillerden say. Caferi Sadık (rh.a.) der ki: "Dinlemeden cevap vermek, anlamadan karşı çıkmak ve bilmediği şey hakkında hüküm vermek cahilin ahlâkındandır."

Zalimlerin en büyük yardımcıları, zalimlerin zulmünden memnun olan mazlumlardır. Senin alın terinle, senin verginle "Karun" gibi yaşayıp, "Sahabe" gibi konuşanları alkışladığın sürece ne sefaletin biter, ne de köleliğin. Sahtekâra başkaldırmıyorsan, bil ki sana fayda vermiyor bilgeliğin!

Nemrud'un ateşine odun taşıyan katır olursanız, İbrahim'leri yakmak için sırtınıza odun yükleyen çok olur. Dervişe sormuşlar, "deve türkü söyler mi" diye.. Derviş cevap vermiş; "dinleyecek eşek bulursa gazel bile okur" demiş. Evet,VictorHugo'nun ifadesiyle "zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner." Zalimlere başkaldırmayan bir ümmet güneşte olsa söner. Bir ülkede zalimlerin kahrını çekmek bedava olmuşsa, o ülkede medeniler değil bedeviler çoğalıyor demektir. Zalimlere karşı başkaldırmak, zalimlerden hesab sormak, bedeviliği mezara gömen bir medenilik alâmetidir.

Zulme ve zalime mâni olmak, başlı başına bir ibadettir. Zulme ve zalime alkış tutmak ise, Allah'ın dinine ihanettir. İbni Abbas (ra)'dan rivayetle Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim kendi bâtılı ile hakkı geçersiz kılmaya çalışan bir zalime destek olursa Allah ve Rasulü'nün zimmeti o kimseden kalkar."