Dinimizle ilgilenip derdimizle ilgilenmeyenler bizden değildir

İslâm, bedel ödeyenlerin dinidir. Bedelsiz dindarlık, dini darlık üretir. Bunun da ötesinde Müslümanlık tüketir. Dinimiz ile ilgilenip derdimiz ile ilgilenmeyenler, dinde sadeliği ve samimiyeti kaybedenlerdir.

Diniyle ilgilendiğiniz kimselerin dertleriyle de ilgilenmeniz, dindarlıkta değerinizi belirler.

Kendilerini değersiz kılanlar, din kardeşlerininin dertleriyle dertlenmeyenlerdir. Ebu Zer (ra)'in rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyuruyor:

"Bütün hedefi ve maksadı dünya olarak sabahlayan kimsenin Allah'ın nezdinde bir değeri yoktur. Müslümanların dertleriyle dertlenmeyen de onlardan değildir."

Hafız Heysemî -Taberanî'nin rivayet ettiği-bu hadisin zayıf olduğunu söylemiştir.(bk. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 10248) Manası ise şöyle anlaşılabilir: Kimin himmeti, gayreti yalnız dünyayı kazanmak ise, bu kişinin Allah katında bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Çünkü böyle bir insan, Allah'ı, ahireti düşünmüyor demektir. Yoksa dünya ve âhiret dengesini kuran ve her ikisi için çalışan, özellikle dünyayı ahirete endeksli bir çalışma alanı olarak gören kimsenin değersiz sayılamayacağı açıktır.

Hadisin ikinci cümlesinde-meal olarak-yer alan"Müslümanların dertleriyle dertlenmeyen de onlardan değildir"ifadesi, söz konusu kişinin Müslüman olmadığını değil, mümin kardeşlerine karşı gereken hassasiyeti göstermediğinden, bir Müslümana yakışmayan bir tutum içerisinde olmuş demektir. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" (Hakim, Müstedrek, 4167)hadisinde de bu tema işlenmiştir. Bu açlık maddi olduğu gibi manevide olabilir. Müslüman kardeşlerimizin maddi ve manevi dertleriyle dertlenmemiz, Müslümanlığımızın bir gereğidir.

Burada"Bizden değildir"ifadesini,"dinden çıkmış olmak"şeklinde değil de,"bizim ortaya koyduğumuz yardımlaşma, merhamet etme, başkasını düşünme, dertleriyle dertlenme prensibinin dışına çıktığı, Müslüman kimselere yakışmayan bir tutum sergilediği"şeklinde anlamak gerekir. Hadisi-i şeriflerde bu gibi yanlış fiilleri işleyenlere"bizden değildir"ifadesinin kullanılması,"hakiki imanın bulunmadığını ve Müslüman olmanın gereğinin yapılmadığını"açıklamak içindir. Yani yapılan bu yanlış fiil, İslâm'ın tasvib ettiği sünnet yolu değildir. Müslümanların dinleriyle ilgilenip dertleriyle ilgilenmemek ne Peygamberin, ne de sahabesinin yoludur.

Birlikte yola çıktıklarımız yolda bulduklarıyla bizi değiştiriyorlarsa hem bizi ve hem de yolumuzu kaybediyorlar demektir. Dine ve dindarlara hizmet amacıyla sırtlarına binerek bir yerlere çıkıp oturduktan sonra sırtlarına bindiklerinizi unutuyorsanız, siz de unutulmaya mahkûmsunuz.

Bugün yolda unuttuğumuz, yolda harcadığımız yol arkadaşlarımız, yarınlarda başımıza düşen azab taşlarımız olacaktır. "Yola çıktıklarını yolda buldukları ile değişenlerin, yollarını da yol arkadaşlarını da kaybettikleri" tarihin şehadetiyle sabittir. Müslümanlar olarak değerler dünyamızda;"yol ehli"olmak,"hal ehli"olmak şeklinde ifade edilmiştir. Halden anlamayanlarla yola çıkanları, hedeflerine varmadan yarı yolda hal ederler!

Asrımızda Müslümanların bağrından çıkmış olan politikacılar, kanaat önderleri, meşrep liderleri bozuk paradan daha çok Müslümanları harcıyorlar. Binbir derdin isabet ettiği Müslümanlara değil, keyif süren gâvurlara acıyorlar. Binlerce hoca masonlara hizmet eden bir tek loca kadar değer ifade etmiyor. Başımızı kuma sokup her şeyi sineye çekmenin bir anlamı yok. Acı da olsa yaşanan gerçek bu.. Birbirlerine itibar ve iltifat etmeyen Müslümanlara itibar ve iltifat eden olmaz. Müslümanları heybetsiz hale getirip evhenleştiren, birbirlerinden habersiz yaşama halleridir.