Anasır-ı İslâmiye Şuuru1

Yeryüzünde en büyük şeref, İslâm'a teslim olmak ve Ümmet-i Muhammed'e mensubiyetle iftihar etmektir. Ümmet-i Muhammed; tek bir ırktan, tek bir kavim ve kabileden meydana gelmemiştir. Aksine İslâm'a teslim olan, İslâm'dan başka bir hayat nizamı kabul etmeyen, Hz. Muhammed (sav)'in örnekliğinde ve önderliğinde bir Müslümanlık yaşamaya çalışan her şahıs, her ırk, her kavim ve kabile Ümmet-i Muhammed'dendir ve İslâm'ın bir unsurudur. Bizden önceki Müslümanlar tarafından gündeme getirilen "İttihad-ı Akvam-ı Müslimin" bir ümmet-i vahide projesidir. Ümmet-i vahide, farklı ırklara, kabile ve kavimlere ait olan bütün İslâmi unsurların varlığını tanıyan ve kucaklayan bir ümmettir. Anasır-ı İslâmiye; İslâm ümmetinin birden fazla Müslüman ırk, kabile ve aşiretten meydana geldiğini ifade eder. Bu, aynı zamanda inkârı nâmümkün olan bir hakikattir. Bunu en açık şekilde Mustafa Kemal Paşa'nın Kurtuluş Savaşı yıllarındaki söyleminde görebilirsiniz. Örneğin 1 Mayıs 1920 tarihli Büyük Millet Meclisi konuşmasında şöyle der: "Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim: Burada maksud olan ve Meclis-i âlinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürd değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslâmiyedir, samimi bir mecmuadır. Binaenaleyh bu heyet-i âliyenin temsil ettiği; hukukunu, hayatını, şerefini kurtarmak için azmettiği emeller, yalnız bir unsur-ı İslâm'a münhasır değildir. Anasır-ı İslâmiyeden mürekkep bir kitleye aittir. Bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-u millîmiz İskenderun'un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul'u, Süleymaniye'yi, Kerkük'ü ihtiva eder. İşte hudud-ı millîmiz budur dedik! Hâlbuki Kerkük şimalinde Türk olduğu gibi Kürd de vardır. Biz onları tefrik etmedik. Binaenaleyh muhafaza ve müdafaası ile iştigal ettiğimiz millet bittabi bu unsurdan ibaret değildir. Muhtelif anasır-ı İslâmiyeden mürekkeptir. Bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-ı İslâm bizim kardeşimiz ve menafii tamamıyla müşterek olan vatandaşımızdır. Ve yine kabul ettiğimiz esasatın ilk satırlarında bu muhtelif anasır-ı İslâmiye ki: vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ile riayetkârdırlar ve yekdiğerinin her türlü hukukuna; ırkî, ictimaî, coğrafî hukukuna daima riayetkâr olduğunu tekrar te'yid ettik ve cümlemiz bugün samimiyetle kabul ettik. Binaenaleyh menafiimiz müşterektir. Tahsiline azmettiğimiz vahdet, yalnız Türk değil, yalnız Çerkes değil hepsinden memzuc bir unsur-ı İslâm'dır. Bunun böyle telâkkisini ve sui tefehhümata meydan verilmemesini rica ediyorum." Dikkat edilirse, Meclisteki herkes "anasır-ı İslâmiye"den yani "İslâm unsurları"ndan kabul edilmiştir. Kurtuluş savaşında anasır-ı İslâmiye