Müslüman dünya 'özgür bireyler' yetiştiremedi

RAMAZAN YAZILARIFelsefî ve ahlâkî bir kavram olan 'birey olma', 'kendini özgür insan bilme, kendine özgü kimlik sahibi olma, bilgilerini ve erdemlerini geliştirerek kendi bireyselliğini saygın kılma'dır. Birey, topluma katılır ama kimliğini eritip bireysel varlığını yitirmez. Müslüman dünyanın asırlardır aşamadığı ana sorunlarından biri özgür bireyler yetiştiren bir kültür geliştirmemiş olmasıdır. Bunun da sebebi, Fıkhın 'insan kural içindir' anlayışını hâkim kılarak nesilleri değişmez kurallar zindanına kapatmasıdır.Hz. Peygamber'in amcası Abbas, Câhiliye dönemini yaşarken kardeşi Ebû Tâlib'e şöyle akıl vermişti:"Ebû Tâlip! Onlara (düşmanlarına) karşı insaflı olma sakın! Onlar insaf gösterseler de sen sonuna kadar insafsızlığı ve zulmetmeyi sürdür."Câhiliye şairi Mus'ab b. Züheyr gibi daha beterleri de vardı:"Baktın ki talih düşmanını tokatlıyor, sen tekmele! Hatta talihten kurtulsa da senden kurtulamasın!" 'Câhiliye' teriminin kültürel manası tam budur.Yüce Kur'an Müslümanlara şu uyarıda bulunur:"Ey müminler!.. Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına ve dinine) sımsıkı yapışın, bölünüp parçalanmayın Hani siz vaktiyle birbirinize düşmandınız. Ama Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O'nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz" (Âl-i İmrân 3103).Tâbiîn nesli müfessirlerinden Katâde bu ayetin son kısmını şöyle açıklamıştır:" Siz o dönemde birbirinizi boğazlıyordunuz; güçlüleriniz zayıflarınızı yiyordu. Nihayet Allah İslâm'ı getirdi ve aranızda kardeşlik ilişkisi kurdu; sizi birbirinize bağladı. Gerçekten ülfet (kaynaşma) rahmet, tefrika (parçalanma) azaptır."Burada ve daha başka birçok ayet ve hadiste görüleceği üzere, Kur'an ve Peygamber ısrarla Müslüman toplumu inanç ve değerler ekseninde bir kardeşlik kurmaya çağırdı ve bu çağrı başarı oldu. Fakat bu birlik, cahiliye kabileciliğinde olduğu gibi 'birey'in kişiliğini topluluk içinde eritme şeklinde değildir; aksine, din ve hukuk karşısında temel haklarda eşit bireyler olarak diğer kardeşlerle manevi ve maddi değerleri paylaşma, bağımsız ahlâkî bireysellikleri geliştirme amaçlıdır. Kur'an ve Peygamber, dindarlığın ve dinî sorumlulukların bireysel olduğunu kesin bir dille ortaya koyarlar. Mesela cemaatle kılınan namaz tek başına kılınandan yirmi yedi kat daha faziletlidir. Ama sorumluluk bireyseldir. Kur'an, hiç kimsenin başkasının günah yükünü, dolayısıyla sorumluluğunu yüklenmeyeceğini tekrarlar. Kur'an'ın bildirdiğine göre, mahşer yerinde kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve evlatlarından bile kaçacak; herkes kendinden sorumlu olacak (Abese 8033-37). İnançlar da ameller de sorumluluklar da kişiseldir. "Dinde baskı yoktur" (Bakara 2256). İbrahim Peygamber inkârcı babasını (Tevbe 9114), Nuh inkârcı oğlunu kurtaramamıştır (Hûd 1145-46). Ünlü Japon İslam ilimleri uzmanı T. Izutsu, Kur'an'da Dini ve Ahlaki Kavramlar adlı kitabında (Pınar Yay.,