Kamburlarımızdan nasıl kurtuluruz

Bugün KURAMER'in yayımladığı bir kitabı vesile edinerek dinimizi anlama ve yorumlamada değişim ve yenileşmenin kaçınılmazlığından bahsedeceğim. Kitap, Emine Peköz'ün "Hz. Peygamber Döneminde Kadının Dinî Hayatı" başlığıyla hazırladığı doktora çalışmasıdır.

Tasvirî, yani betimleyici bir çalışma olan kitap, klasik rivayet birikimimizden, şu sıralarda en büyük kamburumuz olan kadınla ilgili köhnemiş anlayışı aşmamıza yarayacak bilgiler veriyor. Kitap, kadına dair rivayet örnekleri üzerinden genelde dinî kaynakları sağlıklı yorumlamamız, onlardan bugünümüze dair isabetli ve yararlı sonuçlar çıkarmamız için bize zengin bir malzeme sunuyor; insanlığın yarısı olan kadınların İslam'ın kuruluş dönemindeki dinî ve toplumsal hayatları, davranışları, faaliyetleri hakkında bize toplu ve düzenli bilgiler veriyor. "Peygamber'den önce kadının geniş anlamda dinî hayatı, toplum içindeki konumu, ilişkileri şöyleydi; Peygamber döneminde şöyle oldu; şu şu değişimler yaşandı " diyor. Bundan sonrası bize kalmaktadır. Hem dinimizle hem de içinde yaşamak zorunda olduğumuz çağımız ve dünyamız ile barışık olacaksak ki buna mecburuz- söz konusu kaynakları doğru anlayıp yorumlayacak bir ortak akıl oluşturmak bize düşüyor.

Şimdiki halimiz akıllara ziyan! Gazete köşelerinde azımsanamayacak sayıda kalemşörlerimiz, cami kürsülerinde kimi hocalarımız, en çok da politikacılarımız asırlık ihtilaf noktalarını ısıtıp ısıtıp milletimizin önüne getirerek taraftarlarına öfke yüklüyorlar. Herkes, tarihî şahsiyetlerden karşı tarafı çökertecek silahşörler üretiyor. Seksen yıl önce birbirlerinin on milyonlarca insanını katleden Avrupa milletleri bugün tek hukuklu, tek ekonomili, hatta neredeyse tek devletli olmuşken, 1400 yıl önce işlenmiş cinayetlerin kan davasını sürdüren, dünyada Müslümanlardan başka topluluk kaldı mı Tek başına bu bile tam bir çıldırmışlık alametidir.

Açık gerçek şudur ki, bilhassa son iki asırdır Müslüman dünyanın çok büyük bir kısmı giderek hacmi ve şiddeti artan sorunlar yaşamaktadır. İnkâr edilemez başka bir gerçek de şudur ki, bu sorunların oluşması ve büyümesinde, bir dönemden sonra bilimden ve hayatın gerçeklerinden koparılmış Kur'an ve İslam anlayışının, bugünlerde gündemi meşgul eden bol müşterili medya hocasının ifadesiyle- "ecdadımızın" anlayışına sabitlenip dondurulmuş bir din tasavvurunun büyük payı vardır.

KURAMER (Kur'an Araştırmaları Merkezi), Kur'ân-ı Kerîm'e ve onun ilk nesildeki algılanma ve uygulanma tarzına dair sahih bilgileri günümüze taşımayı, Yüce Kitabımızı ve ona dair İslâmî birikimi en doğru ve günümüz şartlarına en uygun şekilde anlama ve yorumlamamıza katkılar sağlamayı hedeflemektedir. Çünkü ilke olarak dinin amacı dünya ve ahiret hayatımız için doğru ve yararlı olacak şeyleri kazanmamızı (celb-i mesâlih), yanlış ve zararlı olacak şeylerden de kurtulmamızı (def'-i mefâsid) sağlamaktır. Nihayetinde bu iki amacı sağlayan bir din anlayışı, yorumu ve yaşayışı doğru, bu iki amacı sağlamayan, bilakis tersine sonuçlar üreten anlayış, yorum ve yaşayış ise yanlıştır.