Meral Hanım'ın kolları

İmamoğlu'nun sırtında kavuşan o kollar kaburgalardan ses getirdi mi bilinmez ama CHP'de güçlü bir çatırtıya sebep oldu. Gürültüsünü duymayan kalmadı. Gerçi Meral Hanım'ın kolları kimi böyle sarsa akıbeti pek iyi olmuyor ya neyse. CHP'de kopan fırtınayı yazmak değil niyetim. Çünkü adaylık tartışmasında zaten partide var olan klikler, bu derin kucaklaşmadan sonra kılıçlarını kınına sokacak görünmüyorlar. "Kifayetsiz bir muhteristen sahte kahraman" çıkarılmaya çalışıldığını iktidar mensupları değil, ekran ekran gezen CHP'deki Kılıçdaroğlu taraftarları hiddetlerini gizlemeyerek söylüyorlar. Bu tiyatro sahnesinde gözlerden kaçan şey Meral Hanım'ın bir eliyle sıkıca İmamoğlu'nun elini tutarken diğer eliyle havaya yumruğunu savurduğunda dilinden dökülen slogandı: "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet". Bu slogan bir zamanlar II. Abdülhamid'i deviren kadroların adeta şifresiydi. Birbirlerini bununla tanır, merkezlerini kurdukları Batı'daki büyüklerine bununla mesaj verirlerdi. Abdülhamid Han, Çanakkale Savaşı'nı kazanmamızı sağlayan Hamidiye Tabyalarını 1896'da boğazın iki yanına inşa ettiğinde, İstanbul'un sokaklarını bu sloganla inletiyorlardı. Çünkü devletimiz Rusya ile girdiği savaşta çok hırpalanmışsa da, hala sınırlarımızın bir ucu Basra Körfezi'nde diğeri Balkanlar'daydı. Düşmanın Anadolu'yu işgal edebileceği o günlerde ufukta görünmüyordu. Abdülhamid'in muhalifleri için ise bu tabyalar lüzumsuz bir masraftı. İktidar kendi varlığını sürdürebilmek için hayali düşmanlar icat ediyordu. Oysa Abdülhamid Han, "Ermeni Taşnakların, Kürtçü bölücülerin ve maceraperest milliyetçilerle, modernist İslamcıların" içinde yer aldığı İttihatçı kadrolar eliyle devrildikten çok değil sadece beş yıl sonra düşman gemileri Çanakkale Boğazı'ndaydı. O gün kurulan ittifakın