Kansız kim söyleyeyim size..

Oldum olası futbolu da voleybolu da sevmem..

Basketçiyim ben..

"Hangi futbol takımını tutuyorsun" sorusu sorulduğunda, takım tutmuyorum şeklinde konuşmanın bazı handikapları oluyordu.

"Nasıl yani", "futbol sevilmez mi", "gel şu takıma gönül ver", "yaşa cimbombom", "sarı kanarya tutulmaz mı" sorularına muhatap olunca arayışa girdim.

"Süleyman Seba gariban adamdır, burjuvadan değil" dediler, baktım işçi emekçi takımı..

Beşiktaşlıyım deyip yeni soruların önünü kapattım.

Futbolu sevmesem de Beşiktaş'ı sevdim..

Öyle fanatik olmadan, taraftar oldum..

Gezi eylemlerine kadar da böyle devam etti..

Beşiktaş'ın arkasına gizlenip ortalığı karıştıranları görünce onu da bıraktım..

O formanın arkasına saklanıp, bütün engelleme girişimlerine rağmen İnönü Stadının inşasını başlatan Başkan Erdoğan'a bu nankörlük yapılmaz dedim.

Erdoğan'ı devirmeye çalışanlar eğer başarılı olsalardı, bir de utanmadan kalkıp "mahkeme kararını dinlemedi inşaatı başlattı" diyerek, hakim karşısına dahi çıkartacaklardı.

Biz Yassıada'daki düzmece mahkeme salonlarında gördük o kahpe yüzlerini.

Neyse geri dönelim meseleye..

Gündem şimdi voleybol..

Medyadan takip ediyorum, başarılı olurlarsa seviniyorum.

Kim hangi takımda, kaç sayı attı, nereye transfer oldu bilmem.

Sadece Ebrar'ı biliyorum..

Bu genç kızımız (ya da kendini ne olarak tanımlıyorsa) oyundaki maharetinden ziyade cinsel kimliği ile gündem.

Önceki yıl şampuan reklamında oynayınca dikkatimi çekti aslında.

Bu güne kadar simsiyah ya da sapsarı saçlı kızların, at yelesi gibi uzun ve bakımlı kafalarını görürdük.

O sırım gibi saçların kaynağı "biziz" diyen şampuan markası, kısa pembe saçlı birini reklamlarında oynatınca şaşırmıştım.

"Bakın bizim şampuanı kullanırsanız kafanız ahan da böyle olur" deyip Rapunzel saçlı kızları gözümüze sokan o firma, bir anda yüz seksen derece dönmüş..

Erkek tıraşlı, pembe kafalı birini reklamlarda oynatmıştı.

Şaşırdık ama sevindik de milletçe aslında. CHP'li Engin Özkoç bile oynar yani dedik bu reklamda.

Keller çamaşır suyuyla kafasını yıkamıyor ya, onlar da şampuan kullanıyor.

Fırsat eşitliği işte tam olarak bu.

Ama işin aslı öyle değilmiş.

Ebrar kızımız (ya da kendini ne olarak tanımlıyorsa) kasıtlı olarak parlatılmak isteniyormuş.

Küresel LGBT çetesi ve onun Türkiye'deki uzantıları işin içindeymiş.

Voleybol Kadın Milli Takımı FIVB Milletler Liginde Çin'i yenip şampiyon olunca yine "Ebrar" demeye başladılar.

Yahu Ebrar hariç 5 kişi daha oyundaydı!..

Yedeklerle birlikte 12 kişi var o takımda.

Ama Ebrar kızımıza (ya da kendini ne olarak tanımlıyorsa) bireysel bir oyun oynamış ve rakibini yenmiş muamelesi yapılıyor.

Bu yağlı güreş değil, takım oyunu. Diğer oyuncuların emeklerini niye görmüyorsunuz!

Daha öteye götürdüler..

"Yobazları yendi", "Gericiliği ezdi" demeye başladılar.

Oğlum siz geri zekâlı falan mısınız

ABD ve Çin'le maç yaptılar!..

Dünyanın en gelişmiş, en fazla ARGE çalışmasının yapıldığı, en büyük iki ekonomisine sahip ülkesiyle oynadık.

Gericilik ne alaka.

Voleybol Milli Takımı Avrupa Şampiyonu oldu.

Voleybolun V'siyle ilgisi olmayanlar dahi sevindi.

Hepimiz mutlu olduk..

Ama bir kesim, içindeki kini yine Ebrar üzerinden kustu.

Nefret suçunu sistematik şekilde işleyen ve bunun hukuki yaptırımına da muhatap olmayan Sözcü'nün manşetine bakın.

"Sırplar kazansın diyen kansızlar nerede"