Yüzde 10 deyip geçmeyin

Hemen hemen ihalelerle ilgili her yazımda bahsediyorum. Kamu görevlileri devlet adına yaptıkları harcamaları kontrol etmek, denetlemek zorundalar. Kanunda bu yetki var. Bizzat kendileri bunu yapabilirler. Gerekirse tutanak tutup başta Sayıştay olmak üzere ilgili kurumlara hatta savcılıklara bildirebilirler. Bu kamu görevlisi olmaktan çok vatandaşlık görevidir. Zaten başımızdaki belayı artık az çok biliyorsunuz. Doğrudan temin yöntemiyle gerçekleştirilen ihaleler. Yasaya göre büyükşehir belediyesi sınırları dahilinde bulunan idarelerin 121.405,00 TL'sini, diğer idarelerin 40.443,00 TL'sini aşmayan ihtiyaçları ile temsil ağırlama faaliyetleri kapsamında yapılacak konaklama, seyahat ve iaşeye ilişkin alımlar doğrudan temin yöntemiyle yapılabilir. Yani belediyeler istediği yerden istediği şirketten gerekli malzemeler bu sınırları aşmadan yapabilir. Fakat ne yazık ki kanunda tanınan bu hak sürekli, sürekli, sürekli suistimal ediliyor. Büyükşehir Belediyeleri genellikle örnek vermek gerekirse 1 milyon liralık işi 121 bin liralık işlere bölüp alımların tamamını doğrudan temin yöntemiyle gerçekleştiriyor. Yani şöyle düşünün değerli dostlar Bir bardak su alınacak. Bedeli 150 bin TL. Doğrudan alım limitimiz ne kadardı 121 bin 405 TL. Yani doğrudan temin sınırını aşıyor. Kanuna göre ben bu alımı doğrudan temin yolu ile yapamam. Açık ihale düzenlemeliyim. Aman boş ver canım. Biz kanunun arkasından dolanalım. Suyu ayrı, bardağı ayrı gösterelim ayrı ayrı doğrudan alım yapalım. Bu sayede mevzuata da uymuş oluruz. İşte yapılan aslında tam olarak bu. Bu ne işe yarıyor Çoğu zaman kendi adamlarından kendi şirketlerinden binlerce liralık hatta bazen milyonlarca liralık malzemeyi piyasa fiyatının üstüne yüksek kazançlarla almaya yarıyor. Ama burada başka bir durum daha var. Doğrudan alımlar için limitlerin aşılması durumu var. Bakın, yapılacak harcamaların yıllık toplamı, idarelerin bütçelerine bu amaçla konulacak ödeneklerin yüzde 10'unu Kamu İhale Kurulu'nun "uygun" görüşü olmadıkça aşamaz. Sıradan