Siyasette ötekini çatlatma oyunu

BUGÜNE kadar hiç karşılaşmadığımız, üzerinde düşünülmemiş birçok yeniliği, çok sayıda propaganda taktiğini önümüze koyacağı açık. Temel nedeni de propaganda süreçlerinin seçmen kapmaktan çok, ötekinden kaçırma oyunu üzerine kurulu olması. Çünkü siyasi partilerin oy potansiyeli, üç aşağı beş yukarı bir doygunluk seviyesine gelip tıkandı. Son beş aydır yapılan kamuoyu yoklamalarına bakıyorum, son tahlilde hepsinin ortalaması alındığında aynı çıkabildikleri tavan oyları sonucu veriyor. Biz Ankara'da mukim siyaset gazetecileri partilerin nereye kadar düştüğüne değil, hangi orana kadar yükselebildiğine bakarız. Son veriler gösteriyor ki, partilerin tavan oyları üç aşağı beş yukarı son 6 aydır değişmiyor. KOPARMAK YERİNE KAÇIRMAK Siyaset de bunu gördüğü için, seçmen kazanmak yerine, ötekindeki seçmenin duygusal kopuşuna neden olabilecek gelişmelerin önünü açmayı amaçlıyor. Aslında bugün anlamlandıramadığımız birçok gelişmenin gerisinde de bu taktik var. KAFTANCIOĞLU DAVASI Örneğin CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu davası AK Parti'nin bazı etkin yönetici durumundaki isimleri ile bu cepheye destek veren isim, "Kaftancıoğlu'nun orada bulunması bizim açımızdan sorun yaratmıyor ki, tam tersine bizim tabanın gitmesini engelliyor" diye yaklaştı. Oysa mesele Kaftancıoğlu'nu değil, ittifak halinde hareket ettiği kişilerin bu duruma göstereceği tepkiyi hedef alıyor. Örneğin adı muhtemel cumhurbaşkanı adayları arasında geçen, milliyetçi kökenden gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın göstereceği tepki hedef... Veya İYİ Parti lideri Meral Akşener'in ne diyeceği... Çünkü Kaftancıoğlu geçmişte attığı tweetleri ve söylemleri ile milliyetçi taban tarafından tepki ile karşılandı. Dolayısıyla sessiz kalmaları CHP tabanında, tepki göstermeleri de milliyetçi kesimde duygusal kopuşa neden oluyor. Bunun yansımasını da son birkaç gündür görmek olası. Hedef burada onların neden tepki göstermediğinden daha çok, ittifak çatlatma, müstakbel aday yıpratma, seçmen kopartma ÖTEKİNE YÖNELTMEK Hedef de kopacak seçmeni kendine çekmek değil, ittifak içinde olmayan, üçüncü tarafta kalmışlara yönlenmesini sağlamak. İster bir süre önce Erbakan üzerinden yürütülen tartışmalara, dilerseniz Gezi Parkı davası üzerinden yürütülen sürece bakın Veya son olarak Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarında yapılan düzenlemeye Hepsinin hedefinde de ittifak halindeki partilerin arasına mayın döşeme var. Onların sosyolojik tabanından kopardığının kendisine gelmeyeceğini bildiği için ittifaklar dışında kalan ötekine yöneltmeyi amaçlıyor. Nitekim SP lideri Temel Karamollaoğlu da siyasi partileri ziyaretinde bu duruma özellikle dikkat çekmiş ve aday belli olmadan ülkenin temel meseleleri üzerinde ortak bir dil ve ilkeler bütünü belirlenmesi gerektiğine atıf yapmış. Bu sadece Millet İttifakı'na yönelik de değil... Cumhur İttifakı'na dönük de uygulanıyor. Hepsine birden Suriyeliler denilen mülteciler üzerinden devam eden tartışmanın gerisinde de benzer şekilde milliyetçi-muhafazakar kesim var. DEVLETİN TEPESİNİN SEÇİMİ Örnekler çoğaltılabilir Her iki taraf açısından da önemli olan ülkenin temel meselelerinde ne dediği belli olanlardan çok, ne düşündüğü belli olmayanların yıpratma sebebi olarak öne çıkıyor... Görünen o ki yakın gelecekte muhtemel veya müstakbel adaylar üzerinden benzer süreçlere sıklıkla tanıklık edeceğiz Hatta daha ileri gidip, "Haydi söylesene Niye susuyorsun" benzeri tahriklerle de karşılaşacağız. Unutulmamalı ki ülkenin en tepesinde, kararnameleri kanun yerine geçen makama gelecek ismin seçimi için propaganda sürecine tanıklık ediyoruz. Sadece bir ilde seçilecek milletvekili veya parlamento çoğunluğu için değil Geçen seçimden farkı ise oy oranlarının birbirine yaklaşması Bu da sandık sürecini daha çekişmeli ve propaganda taktiklerini çok daha ince elenip sık dokunur hale getiriyor Demokrasi içinde kaldığı sürece akıl oyunları gibi eğlenceli kılıyor. Reform siyasetçiye çalışmıyor YAZARLAR 17.05.2022 - 06:36 Güncelleme: 17.05.2022 - 06:36 CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu üzerinden yürüyen tartışmanın yakın gelecekte bitmeyeceği kesin. Çünkü bir kesim bırakın il başkanlığını, parti üyeliğinin dahi söz konusu olamayacağını söylüyor. Karşı argümanda bulunanlar ise, il başkanlığının siyasi parti tüzel kişiliği olmadığı savını dile getiriyor. Ana teması kaçırılıyor. Oysa sorunun temelinde yasaların parça bölük değiştirilmesi, birinde yapılan reformun ötekine teşmil edilememesi var. Yani 2004'te Türk Ceza Kanunu'ndaki köklü değişiklik paralelinde Siyasi Partiler Yasası'nda reformun gerçekleştirilememesi Ayrıca konu veya mağduriyet sadece Kaftancıoğlu ile de sınırlı değil; yakın geçmişte bazı partilerin yöneticileri ve il başkanları da benzer süreçlere tanıklık etti. YARGITAY DA ONADI Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, onların parti üyeliklerini iptal etti, İdare Mahkemeleri de aldıkları kararlarla bunu destekledi; Yargıtay da onadı. Hepsinin dayandığı temel de bir türlü reforma uğrayamayan Siyasi Partiler Yasası oldu Yani, SPY'nın meşhur 11'inci maddesinde yerini bulan şu hüküm: "Türk Ceza Kanunu'nun 2. Kitabının Birinci Babında yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini aleni olarak tahrik etme suçundan mahkum olanların siyasi parti üyeliği devam edemez" Meclis'te 2004'te değişikliğe uğrayan eski TCK'nın bu bölümünde "Devlete karşı işlenen suçlar" yer alıyordu. Yeni düzenlemede ise bu bölümden devlete karşı suçlar çıkarıldı Soykırım, insanlığa karşı suçlar, zorla ırza geçme, kasten adam öldürme gibi suçlar kaldı Ancak TCK değişikliğine eklenen yürürlük maddesine konulan bir hüküm, eski kanunda olup da yenisinde de mevcut olan tüm