Siyasetin itibarı

Topluluk halinde yaşamanın en büyük gereklerinden birisi siyaset yapmaktır. Sadece siyaset yapmak değil, siyaseti yaparken sağlam bir zeminde ve doğru bir yöntemle yapmanın gerekliliği malum. Siyasetin gerçek anlamda ciddiyeti ancak bu şekilde sağlanır. Yoksa siyasetin hem güven anlamında hem de itibar anlamında ciddiyeti kalmayacaktır. Bugün siyasetçilerin karşılaştığı teveccüh ortamlarını itibar olarak değerlendiremeyiz. Bir siyasetçi siyasetin gömleğini üzerinden çıkardığında aynı teveccühle karşılaşmıyorsa burada siyasetin itibarından söz edemeyiz. Buradaki durum siyasetin gücünden kaynaklı bir cazibe ortamıdır. Siyasetin itibarını anlayabilmek için etken tarafın eylemlerine edilgen tarafın yüklediği anlama bakmamız gerekir. O yüzden özne olan siyasetçinin siyaset yapma amacı ve biçimi bu algılayışın temel belirleyicisidir. Siyaseti kapı olarak görenlerin bu kapıların kilidini açmak için maymuncuğa ihtiyaç duymaları kaçınılmazdır. Fakat siyaseti toplumun huzur ve refahının sağlanması için çıkılan bir yolculuk olarak görenlerin ihtiyaç duyacağı şey doğru bir rehberliktir. Bu açıdan baktığımızda siyasette rehberliğin önemi büyüktür. Edilgen taraf olan halkın beklentilerini, isteklerini ve bakış açılarını algılayabilmek siyasetçinin toplumu doğru okuyabilmesiyle orantılıdır. pushfn('ads'); Siyaset yapma biçimlerindeki farklılık da siyasete halk nezdinde farklı anlamlar yükleyebilir. Bu da siyasetin itibarını olumlu-olumsuz farklı şekillerde etkileyecektir. Toplumsal yaşamın hareketliliğinin farkında olan ve bu değişimi göğüsleyen bir siyaset yapma biçimi mi tercih ediliyor yoksa ideolojik kurgunun ya da sloganlaşmış tekrarların içerisinde debelenen bir siyaset yapma biçimi mi Siyasetçinin önce buna karar vermesi gerekiyor. Burada herkes elbette ilk seçeneğin daha akıllıca olacağını düşünür ama konu tatbik etmeye gelindiğinde toplumsal hareketliliğe ayak uydurulamadığı, mutlak doğrularının siyaset yapanları kısıtladığı ve slogandan öteye geçebilecek siyasetin üretilemediği de bir gerçek. Toplumsal yaşamdaki hareketliliğin hem bireylere hem de topluma bakan bir yönü vardır. Toplumun maruz kaldığı gelişme, farklılaşma ve dönüşümler toplumsal yaşamdaki değişimi zorunlu kılabiliyor. Teknolojik gelişme, kentleşme,