Şaraplarımız dünyaya açılmalı

Şarap Dostları Derneği Başkanı Dilek Bil ile haziran ayında yapılan 33. Tuğrul Şavkay Türk Şarapları Yarışması'nın amacını, sektöre dair beklentilerini konuşmak üzere geçtiğimiz günlerde bir araya geldik.Başarılı bir iş insanı olan Bil, ABD'de finans ve pazarlama eğitimi aldıktan sonra uzun süre bankacılık yapmış. Ardından marka iletişimi, yaratıcı reklam çözümleri gibi konularda hizmet vermek üzere kendi danışmanlık şirketini kurmuş. Son 8 yıldır da sürdürülebilir kalkınma alanında kurumlara danışmanlık veriyor. Geçmiş dönem başkanı olduğu KAGİDER ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF), üyesi olduğu sivil toplum kuruluşları arasında. Geçtiğimiz yıl da Accademia Italiana della Cucina Türkiye Başkanı olarak İtalya ve Türkiye arasında gastro-ekonomi, sürdürülebilir tarım ve yenilenebilir enerji alanında ilişkilerin gelişmesi için yaptığı çalışmalar nedeniyle İtalya Cumhurbaşkanı tarafından yabancılara verilen "Ordine della Stella d'Italia" devlet nişanına layık bulunmuştu.BİR YARIŞMA ANCAK JÜRİ ÜYELERİ KADAR İYİDİRDilek Bil'e göre bir şarap yarışması ancak jüri üyeleri kadar iyi olabilir. Bu yüzden de yarışma için konusunun en iyilerini bir araya getirmişler. Altısı ödüllü "usta sommelier" olmak üzere 11 şarap uzmanı jüri olarak görev almış. Ama biz Bil ile yarışmanın sonuçlarından, kimin hangi madalyayı aldığı ya da alamadığından çok böylesi etkinlikler sayesinde Türkiye'de bağcılık ve şarap üretimine katkı sağlayacak, farkındalık yaratacak gelişmeleri konuştuk. Hepimizin bildiği gibi ülkemiz bir bağcılık ülkesi. Üzüm üretiminde Çin, İtalya, ABD, İspanya, Fransa'dan sonra 6'ncı sırada yer alıyoruz. Ancak bu 4.1 milyon ton üzümün sadece yüzde 3'ü şarap üretimine gidiyor. Dilek Bil, yarışmanın hedefinin; 30 milyar euro'luk dünya pazarında, yaklaşık 10 milyon euro olan ve potansiyelimizin çok altında kalan ihracat payımızın artmasına destek olmak olduğunu söylüyor. "Anadolu ve Trakya'dan dünyaya yayılan şarap ve bağcılığı, uluslararası standartlarda hak ettiği noktalara taşıyabilmek, Türk şarapçılığının yükselişine hep beraber katkı sunabilmek için çalışıyoruz. Sonuçta kazanan Türkiye olacak" diyor.Bu yılın yeniliklerinden biri de Emir, Narince, Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere ile Trakya ve Anadolu'nun Bornova Misketi, Sıdalan, Acıkara, Karasakız, Papaz Karası gibi görece az bilinen üzüm cinslerinin gruplanarak değerlendirme yapılması. Bu sınıflandırma Türk üzümlerinden hangilerinin dünya pazarlarında şansı olacağını belirtmesi açısından önemli. Dilek Bil'in söz ettiği bir diğer güzel gelişme de apelasyon sistemi yani kontrollü köken adlandırılması çalışmalarına yakında başlanacak olması.Haberin DevamıYeniköy'de Eski AdetHaberin DevamıYeme-içme sektörü her ne kadar zor olsa da cazibesini hiç yitirmez.Farklı alanlarda çalışanların birçoğunun gönlünde hep bir restoran açmak yatar, bazıları da bu hayallerini gerçekleştirir. Bu isimlerden ikisini geçen hafta tanıdım. Yeniköy Eski Adet'in sahipleri, aslında yaptıkları işte başarılı olmuş iki profesyonel olan ikiz kardeşler Ali ve Kemal Gürsoy.Ali Gürsoy, ABD'de siyaset bilimi okumuş, ardından İngiltere'de işletme yüksek lisansı yapmış. Bir süre Londra'da çalıştıktan sonra İstanbul'a dönerek enerji sektöründe faaliyet gösteren aile şirketlerinde görev almış. Kemal Gürsoy da Duke Üniversitesi'nde hukuk eğitimini tamamladıktan sonra uluslararası firmalarda 15 yıla yakın bir süre avukat olarak çalışmış. Eski Adet'te yemek yerken hepinizin aklından geçen soruyu ben de onlara yöneltiyorum: "Yurtiçinde ve dışında istediğiniz yerlerde yemek şansınız varken, işlerinizde başarılıyken neden böyle bir karar aldınız"Onları bu maceraya iten yemek kültürümüzün yurtdışında çok iyi temsil edilememesi olmuş. Yabancı arkadaşları onları kendi kültürlerini yansıtan çok şık ve lezzetli restoranlara davet ederlerken, onlar Türkiye mutfaklarını anlatan şık bir restoran bulamamanın üzüntüsünü çekmişler.Sonuçta yurtdışında böyle bir girişim yapmaya karar vermişler. Ancak restorancılıkta hiç deneyimleri olmadığı için ilk restoranı