Bereketli topraklarda üretim devam etmeli

Ülkenin üzerine bir kâbus gibi çöken, yüzyıllardır yaşanmamış şiddette gerçekleşen, çok büyük kayıplar verdiğimiz Hatay ve Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden tam 34 gün geçti. Hepimiz biliyoruz ki bu zorlu dönemi aşmak, yaraların sarılmasını sağlamak hiç kolay değil.Daha yapılacak çok şey var. Barınma, içecek su, yemek ve sağlık çözülmesi gereken acil ve öncelikli sorunların başında geliyor. Bunların dışında tarımdan beslenen üreticilerin, küçük esnafın sorunları da büyük.Bir bölümü yaşadığı çaresizlik karşısında pes edip göç ediyor. Bir bölümü de kalmak işini sürdürmek toprağını korumak istiyor ama o da bugünkü şartlar altında onlara çok mümkün görünmüyor.Ellerinde kalan ürünlerini farklı kentlerdeki tanıdıklarının depolarına yollayanlar da kendileri taşınmaya çalışanlar da var. Böyle devam eder kısa sürede bir eylem planı hayata geçirilmezse ekolojik dengeler de hasar alabilir.Üretici göçünün önüne geçecek yöntemlerin uygulanması, yerli tohumların korunması küçük ölçekli tarımın sürdürülmesi için çok önemli. Bunlar sadece benim değil şu an göç etsin ya da etmesin o bölgelerde yaşayanların da düşünceleri.Bu bölgede tanıdığım, konuştuğum hemen herkes kalmak istiyor ama nasıl kalacak bilmiyor. Belki yaralar biraz daha sarıldıktan, devlet ve sivil toplum desteği etkilerini hissettirmeye başladıktan, uluslararası kurumlar kalkınma, toparlanma yardımlarını sunduktan sonra kararlar daha rasyonel şekilde verilir. Ben her zamanki iyimserliğimle umudumuzu yaşatmaktan, devletiyle, sivil toplumuyla, bireylerin duyarlı destekleriyle, üreticisiyle, elimizden gelenin en iyisini yapacağımıza inanmaktan yanayım. Ki umudumu yeşerten olumlu örneklerin sayısı da hiç az değil...Haberin DevamıBİZ GİDEMEYİZ KİMSE DE TOPRAĞINI TERK ETMESİNKahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Mardin, Hatay farklı bir ruhu ve kokusu olan bir coğrafyada yer alan kentleri bir kez gidip gördükten sonra her biri sizi çağırır belirli aralıklarla. Her gidişinizde yeni bir şeyler öğrenir, birbirinden değerli insanlarla tanışır, zaman içinde dost, arkadaş olursunuz.Antakya'ya birkaç yıl önce Jale Balcı rehberliğinde Hatay Arkeoloji Müzesi, St. Pierre Kilisesi, Habib-Neccar Camii, Beşikli Mağara'yı dolaştığımız, Antioche Bağları'nda Hateks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Abud Abdo'nun ev sahipliğinde Pales Süt Ürünleri eşliğinde kahvaltı, Vakıflı Köyü Garbis'in Yeri'nde oruk ve katıklı ekmek, Musa Ağacı'nda dilek, Bizim Künefe'de tadım, Konak Restoran'da geleneksel ev yemekleri, Tugay Kasap'ta Tepsi et yediğimiz iki günlük unutulmaz bir seyahat yapmıştık. Bu seyahat sırasında tanıştığım isimlerden Serra Nalçabasmaz ile hafta içinde konuştuk. Beş kuşaktır tarımla uğraşan bir ailenin çocukları olan iki kardeş Serra ve Işıl Nalçabasmaz'ın çok iyi eğitim almalarına karşın memleketlerine dönüp aile işlerinin başına geçmeleri, hatta yerel zeytin çeşitleriyle yeni bir zeytinyağı markası yaratarak 'Elea Antiocheia' adıyla pazarlamaları çok hoşuma gitmişti.Onların Altınözü'ndeki üretim tesisleri fazla zarar görmemiş ama şehirdeki evleri ve ana depoları yıkılmış. Valilik küçük esnafa destek veriyormuş ancak Serra, yapımı planlanan Organize Sanayi Bölgesi'nde yer tahsisi olsa onlar gibi depolarını tekrar inşa etmek için yer arayan, hatta üretim tesislerini başka kentlere taşımaya çalışan üreticilerin işinin çok daha kolay olacağını söylüyor.Mesela Esmergil Baharatları mal teslimi taahhütleri olduğu için tesislerini Aksaray'a taşıma planları içindeymiş. Serra Nalçabasmaz, "Biz gidemeyiz kimse de Antakya'yı terk etmemeli, kentimizi yaşatmak, geleceğe taşımak için buna mecburuz" diyor.Ben de Serra'ya tüm kalbimle katılıyorum. Antakya'nın kültürel mirası asıl şimdi çok iyi korunmalı, bereketli topraklarında yerel tohumlarla üretim sürdürülmeli. Ayakta kalan eserler onarılırken, yok olanlar