Yusuf Hoca ve Bediüzzaman

Yusuf Okumuş, (Dehri Yusuf Hoca) çocukluk yaştan çıkıp ergenliğe adım attığı andan itibaren kafasındaki sorular huzurunu kaçırmıştı. Sorularına cevap bulmak için yıllarca mürşit aradı. Gittiği hiçbir mürşit sorularına cevap olamadı.Arayışlarına devam ederken bir gün Beyazıt Camiinde öğle namazını kıldıktan sonra tramvaya binmek için yürürken tanımadığı bir adam arkadan omzuna dokundu. Tanımadığı Adam Yusuf'a "Kardeşim aradığını Risale-i Nurlarda bulabilirsin, boşuna yorulma!" deyince birden şaşırıp kaldı. Kendini toparladıktan sonra adama "Risale-i Nurlar nedir Bunlar nelerden bahseder" diye arka arkaya sorular sıraladı. Adam "Kardeşim, bunları okursan aradığını bulursun" dedi. Yusuf "Ben şimdi İzmir'e gideceğim. Orada bu eserlerden bulabilir miyim' diye sordu. Adam İzmir'de bir kitapçının ismini verdi. Yusuf, İzmir'e gitti ve kitapçıyı buldu. Kitapçı ona Elhüccetü'z-Zehra isimli risaleyi verdi. Yusuf risaleyi aldı ve okumaya başladı. Aradığı soruların cevabını ve ruhî boşluğunu gidermek için aşkla şevkle okumayı sürdürdü. Daha sonra Risalelerin çoğunu bulur ve gece gündüz demeden okudu. Yusuf, Ankara'da Et Balık Kurumunda işe girdi. Bir yıl çalıştıktan sonra içindeki yangını söndürmek için bir hafta izin aldı. Arkadaşı Çorumlu İsmail Kuzucu ile birlikte Bediüzzaman'ı ziyarete gitti. Bu arada eskimez yazıyı öğrenmiş, Gençlik Rehberi kitabını da yazmıştı. Bediüzzaman'ı görmek için yola çıkarken yazdığı kitabı da yanına aldı. Barla'da Bediüzzaman'ın kaldığı evi aradı, buldu ve kapıyı çaldı. Zübeyir Gündüzalp kapıyı açtı. Yusuf'un görüşme isteğine "Kardeşlerim Üstad hastadır, ziyarete müsaade etmiyor." dedi ve içeri geçti az bir zaman sonra tebessüm ederek geri geldi. "Kardeşlerim, buyurunuz, geliniz!" dedi. Yusuf büyük bir heyecanla içeri girdi. Bediüzzaman yatakta oturmuştu. Başında sarığı üstünde beyaz bir cübbesi vardı. Yusuf, hızlı adımlarla Bediüzzaman'ın yanına gitti, onun elini öptü ve gösterilen yere oturdu. Bediüzzaman "Kardeşlerim beni görmek isteyen Risale-i Nurları çok okusun. Ben bütün fikrimle beraber eserlerde mevcudum." der. Yusuf'la arkadaşı İsmail, o gün oruçluydular. Bediüzzaman Hazretleri Zübeyir Gündüzalp'a "İki tane pasta getir!" dedi. İki pasta getirdi. Bediüzzaman "Bunlarla iftar vaktinde iftar edersiniz kardeşlerim." dedi. Ardından iki tane kırmızı 25 kuruş para hediye etti. Paraları alıp cüzdanlarına koydular. Yusuf'un o günden sonra cüzdanında para hiç eksik olmadı. Yusuf yazdığı Gençlik Rehberi'ni Bediüzzaman'a takdim etti. Bediüzzaman kitabı aldı, baktı ve "Bârekellah" dedi. Kitabın arkasına "Ya Rabbi, bu kitabı yazan Yusuf'u Cennetü'l-Firdevse nasib eyle!" diye bir dua yazdı. Yusuf'la ismail Bediüzzaman'ın elini öptükten sonra dışarı çıktılar. Bir daha nasıl görebiliriz diye oyalanırken aniden jandarmalar onları yakaladı ve kelepçeledi.