Molla Muhammed Ali Öztürk ve Bediüzzaman

Muhammed Ali Öztürk, klasik medrese eğitimine 15 yaşında Silvan'da başlar. Ardından Diyarbakır, Şırnak, Batman, Maraş ve Kayseri'de eğitimine devam eder.Meraklı biri olduğundan medrese eğitimine başlamadan Kur'an harfleriyle okuyup yazmayı da öğrenir. Bediüzzaman ismini ilk defa daha 14 yaşlarında babasını ziyarete gelenlerden duyar. Bediüzzaman'ın hayatı ve kitaplarıyla ilgili duydukları kalbinde bir tohum gibi yeşerir. Yıllar sonra Bediüzzaman'ı görme isteği dayanılmaz bir hal alınca PaluBeyhan köyünden Elâzığ'a gider. Orada Hulusi Yahyagil'le görüşür ve Bediüzzaman'ı ziyaret etmek istediğini söyler. Yahyagil, ziyaret için doğru zamanın olmadığını ve gitmemesini söyler. Muhammed Ali Öztürk "Benim için fırsat bugündür. Eğer bugün gitmezsem Üstad ihtiyardır -benden önce ölecek diyemem- ben Üstad'ı göremeden ölürsem Üstad'tan mahrum kalmış olmaz mıyım" diye söyleyince Hulusi Yahyagil, "Kardeşim, maşallah sen Allah'tan istemesini biliyorsun!" dedikten sonra adres olarak görüşebileceği kişilerin isimlerini bir kâğıda Hüsrev Bey, Nuri Benli, Rüşdü Çakın diye yazar. Kâğıdın içine Bediüzzaman'a hitaben "Üstad'ım, bir talebeni gönderiyorum, kabul etmenizi istirham ediyorum!" diye yazar. Öztürk, Hulusi Yahyagil'in Bediüzzaman'a yazdığı yazıyı alır ve hemen Elazığ tren istasyonuna gider. Trenle Isparta'ya 1957 yılının Mayıs ayının bir cumartesi günü ikindi vaktinde varır. Adreste yazılı olan Rüşdü Çakın'ı bulur. Hulusi Yahyagil'den aldığı yazıyı ona verir. Rüştü Çakın kısa bir müddet sonra Muhammed Ali Öztürk ile Bediüzzaman'ın evine doğru yola çıkarlar. Eve vardıklarında Rüştü Çakın içeri girer ve yazıyı Bediüzzaman'a verir. Kısa bir bekleyişten sonra Bediüzzaman onu odaya çağırır. Odaya girdiğinde Bediüzzaman yataktadır. Yorganı göbeğinin üzerine kadar çekmiş, elleri ise yorganın altındadır. Bediüzzaman, "Hoş geldiniz misafirler!" deyince Muhammed Ali Öztürk "Esselamun aleyküm Üstadım, Efendim!" der. Bediüzzaman iki elini kaldırarak "ve aleyküm selam" dedikten sonra Muhammed Ali Öztürk'e "Oğlum, ben üç şeyden men edildim. Yemekle birlikte ekmek yemekten, konuşmaktan, el öptürmekten" deyince Muhammed Ali Öztürk anlar ki elini öpmesine izin vermeyecek. Muhammed Ali odaya girdiğinden heyecandan el pençe ayakta bekler. Bediüzzaman ona üç defa otur demesine rağmen hürmeten ancak üçüncü söyleyişte oturur. Bediüzzaman "Şarkın milleti Risale-i Nur'un dilinden anlayamayabilir, sen vekilimsin, temsilat yolu ile Risale-i Nur hakikatlerini millete anlat. Hulusi kardeşimizin şahsında, umum şark halkına selam ediyorum." der. Ayrılma vakti gelince ayağa kalktı ve Bediüzzaman'ın iki elini tutunca elleri Bediüzzaman'ın iki eli arasında küçüldü ve sanki elleri kayboldu. İçten, hasretle ve sevgiyle elini öptü. Elini çekmeyince bir daha öptü. Üçüncü sefer de öpünce elini çekti. Bedüzzaman da üç defa onu anlından öptü. Muhammed Ali Öztürk üç ay boyunca gece gündüz uykudan her uyandığında o anın etkisinden kurtulamamıştı. Muhammed Ali, Bediüzzaman'dan ayrıldıktan sonra Isparta tren istasyonuna geldi ve bir bilet aldı. İstasyonda