Kuvvet var istimal etmek yok

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin, Emirdağ'a geldiği ilk günlerden itibaren hizmetine bakan birkaç talebesi vardı.

Talebeler nöbetleşe hizmet ederdi. Bediüzzaman'ın talebelerinden tüccar olan Hamza Emek, dükkânı olduğundan dolayı nöbetini pazar gününe almıştı. Hamza Emek, her pazar Bediüzzaman'ın tashih edeceği kitapları ve çay takımını alarak onunla kırlara giderdi. Kırda Bediüzzaman yalnız oturur kitap tashih işini yapar, Hamza Emek de onun biraz uzağında çay demlerdi.

Bir gün Hamza Emek ile Bediüzzaman kıra gitmek için birlikte yola çıktılar. Çarşı camiine vardıklarında Bediüzzaman abdestini tazeledi. Tam yola çıkarken aniden hiçbir sebep yokken Bediüzzaman Hamza Emek'e "Kardeşim bu gün sen gelme!" dedi. O da "tamam" diyerek eve döndü. Bediüzzaman, o pazar günü tek başına kıra gitti. Bir müddet sonra kaymakamın emriyle jandarma başçavuşu yanına iki jandarma ve bir bekçiyi alarak tenha bir yerde oturan Bediüzzaman'ın başındaki sarığa müdahale eder ve onu karakola götürür. Karakolda şapka giymemesinden ötürü ifadesi alınır. Olayı duyan Hamza Emek koşarak karakola giderken Bediüzzaman'ı başında takkeyle karakoldan dışarı çıkarken görür. Bediüzzaman Hamza Emek'e "Gel kardeşim, gel gidelim" diyerek eve dönerler. Eve girince Bediüzzaman karyolasına oturur, Hamza Emek de sobayı yakar. Bediüzzaman da oda hava alsın diye pencereyi açar.

Hamza Emek bir süre sonra Eskişehir'den gelip Bediüzzaman'ı ziyaret etmek isteyen Binbaşı Reşad'ı hatırlar. Hamza Emek Bediüzzaman'a "Efendim Eskişehir'den Binbaşı Reşad Bey gelmiş, sizi ziyaret etmek istiyor" der. Bediüzzaman "gelsin!" deyince Binbaşı Reşad içeri girdi. O da ona gösterilen sandalyeye oturdu. Bediüzzaman Binbaşı Reşad ile sohbetinde geçmiş günlerdeki hatıralardan da söz etti. Divan-ı Harp'te Hurşit Paşa'nın sorularına nasıl hiddetle cevap verdiğini, Rus başkumandanı karşısında niçin ayağa kalkmadığını, Hutuvat-ı Sitte eseriyle İngilizlere nasıl ikna edici cevaplar verdiğini uzun uzun anlattı. Bediüzzaman konuşmasının sonunda duvarda asılı bulunan Kur'an-ı Kerim'i göstererek "Kardaşım Reşad, şu Kur'an hakkı için üstadım İmam-ı Ali'nin Celcelutiyesi var ya otuz senedir virdimdir" der. Daha sonra aniden Celcelutiyeyi açtı ve dedi ki "Celcelutiyedeki şu iki satırı hiç okumamışım. Bu iki satırı neden okumadığımı soracaksın. Çünkü üstadım İmam-ı Ali (r.a) burada bana diyor ki "Ya Said sen bunaldığın zaman bu iki satırı oku, Cenab-ı Hak ifritlerden sana iki hadim gönderecek. Ben de bunu hiddetli zamanımda okuduğumda karşıma iki ifrit gelip "emret!" diyecek ve ben de emredeceğim. (Bir müddet sonra şu şekilde devam etti) "Hayır, bizim vazifemiz hizmettir. İhlasla vazifemize devam etmektir. Ben bu kısmı bilerek okumuyorum. Evet, kuvvet var, fakat isti'mal etmek yok."