Ahlak dinsel midir, yoksa cinsel mi

"Etik" sözcüğü çoğu zaman "ahlak" kavramıyla eş anlamda ya da "ahlaki"nin karşılığı edat olarak kullanılır. Hatta bazen "ahlak", "etik"in Türkçesidir sanılır. Oysa iki kavram arasında her şeyden önce bir kapsama alanı, bir boyut farkı vardır:Yunanca "etika" kavramıyla felsefeye mal olan "etik", bireysel yaşama yön vermeyi amaçlayan bir mantık kuramıdır. Oysa "ahlak", insan davranışının kitlesel ve toplumsal boyutudur. Zaten bu yüzdendir ki Latince gelenek görenek demek olan "mores" kökünden türeyen "morale" sözcüğünün karşılığıdır ahlak... Özetlemek gerekirse, iyilik ve kötülük kavramlarını belirleyen toplumsal kabul ölçüsüne ahlak, aynı ölçünün birey ya da sınırlı bir topluluk bilincine yansımasına etik denir.ÖNCE AHLAK BOZULUR, SONRA EKONOMİ...Böyle derin konular bir gazete sütununda işlenir mi diye düşünebilirsiniz. Oysa ben, Türk medyasında bu konulara kafa yoranların düşüncelerine daha fazla yer verilseydi, bugün Türkiye'de herkesin farkında olup ürktüğü "ahlaki çöküş"ün bu boyutlara taşınmayacağına inananlardanım. Eğer ahlak üzerine düşünmezsek, ölçülerini irdelemez, değerlerini yargılamazsak, yayılan ahlaksızlık karşısında "Ne oldu bize" diye şaşmaktan başka bir iş gelmez elimizden, üstelik bize ne olduğu sorusunun yanıtını da bulamayız. Ve bir gün, ahlak üzerinde düşünülmediği için öylesine yayılır ki yoksunluğu, ölçüye vurup "vah vah" diyebileceğimiz varlığı bile kalmaz!SÖYLEME TERS EYLEM OLARAK AHLAK!Acı çektirmekten haz almak diye tanımlayabileceğimiz "sadizm"in isim babası Marquis de Sade, şaşırtıcı ama gerçek, düşünürlerin bin yıllardır kafa yorduğu iyilikkötülük konseptleri konusunda, ahlaktan tamamen bağımsız bir kuram geliştirebilmiş tek filozoftur.Doğru ya da yanlış, en azından ilginç olan Sade'ın kuramına göre ahlak, söylemde neyi gerektiriyorsa eylemde tersini yaptıran bir süreçtir. Marquis de Sade, "Ahlaksızlık, ahlakın bir ürünüdür" der. İster inanırız, ister inanmayız, ama tarihte ahlak uğruna işlenmiş cinayetlere, ahlak numuneleri olmaları gerekirken her dindeki muhafazakâr müminler arasından çıkan yalancı, sahtekâr, hırsız, soyguncu ve hatta fuhuş tutkunu ya da sübyancı din adamlarını düşününce, ahlaksızlığın bizzat ahlak baskısı tarafından tetiklendiği mantığı pek de yanlış değildir.AHLAKSIZLIĞI TETİKLEYEN AHLAK BEKÇİLİĞİMarquis de Sade, bu kuramı en belirgin öğeleriyle Justine romanında tarif eder: Zavallı Justine, romanın akışında ne kadar erdemli, namuslu ve ahlaklı olmaya