Kararlı bir İslam düşmanı

Geert Wilders ile Avrupa'nın diğer aşırı sağ partileri arasındaki en önemli nitelik farkı siyasi ideolojisinin temelinde İslam düşmanlığı olması. Avrupa'da aşırı sağ denilince ilk akla gelen Ulusal Parti ve Marine Le Pen (Artık parti başkanı değil ama hala partinin arkasındaki en önemli güç) ya da Almanya İçin Alternatif hareketinin de söylemlerinde İslam düşmanlığı var. Ancak bu partiler ve Avrupa'daki muadillerinin temel çıkış noktası İslam karşıtlığı değil ırkçılıkla at başı giden aşırı sağ düşünceleri.

Wilders bu yönüyle Avrupa'daki aşırı sağ hareketlere yeni bir "kalite" getiriyor. Siyasi, muhtemelen şahsi karakterini oluşturan İslam nefretinin biyografisindeki izleri de "ilkesel duruşunun" nedenleri hakkında fikir veriyor.

Wilders'in biyografisi hakkında bilgi alınacak kaynakların başında ailesi geliyor. Wilders'in ağabeyi Paul Wilders 2017 yılında Spiegel'e verdiği röportajda kardeşinin çocukluk ve ilk gençlik yılları hakkında "Tahammül edilmez bir felaketti. Ben merkezci ve agresifti'' ifadesini kullanıyor.

Geert'in anne ve babasına karşı tavırlarını "felaket" olarak tanımlayan Paul, babasının Geert'i evden kovmakla tehdit edecek noktaya geldiğini ve bunun üzerine Geert'in tavırlarını düzelttiğini söylüyor. Bir yıl sonra ise Geert Wilders liseyi bitirince 1980 yılında 17 yaşındayken İsrail'e gidiyor. Ve bir kooperatif çiftliğinde çalışıyor.

İlkeli İslam düşmanlığına evrilecek düşünceleri bu tecrübeyle başlıyor. Filistinlilerden zorla alınan topraklardaki yerleşimcilere Ürdün sınırı yönünden gelen saldırılarla sıkça korunaklı odalara kaçması, İsrail ordusunun Filistinlileri kurşunlaması, helikopterlerle bombalar atması, Avrupa'da büyüyen genç Wilders'in İslam hakkındaki kanaatlerinin oluşmasında belirleyici oluyor. İslam artık onun için bir din değil savaşılması gereken ideoloji halini alıyor.

Wilders'in 1989'da başlayan siyasi hayatında yaşadığı en büyük kırılma 2004 yılında gerçekleşiyor. Önce partisinin Türkiye'nin AB üyelik sürecini desteklemesi gerekçesiyle istifa ediyor. Bundan iki sen sonra da kendi partisini kuruyor. Ancak İslam düşmanlığını merkezi siyasi görüş haline getirmesi, partisinden istifa ettiği yılın sonunda film yapımcısı Theo van Gogh'un dinci bir terörist tarafından boğazının kesilerek öldürülmesi sonrası yaşanıyor. Katil kurbanın cesedinin yanına bıraktığı mektupta Wilders'i ve fikirdaşı Ayan Hirsi Ali'yi te ölümle tehdit ediyor.

Bu tehditten sonra Wilders gece gündüz polis korumasıyla yaşamaya başlıyor. Korumalar eşliğindeki yaşamı bugüne kadar sürüyor. Günün 24 saati korunan