Almanya'nın kabus yılı: 1923

Almanya'da 1933 yılında Hitler'in iktidarı ele geçirmesi ile son bulan dramatik süreci tetikleyen en önemli tarihsel olaylar 1923 yılında yaşandı.

Birinci Dünya Savaşı'nın bitmesiyle 1918'de varlığı son bulan Alman İmparatorluğu (Deutsche Kaiserreich) yerine 1919'da kurulan Weimar Cumhuriyeti (Weimarer Repuplik) ağır ekonomik ve siyasi baskıların içine doğdu.

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Versay Antlaşması Almanya'ya sadece ödenmesi nerdeyse imkansız ağır tazminat yükleri getirmedi. Almanya ayrıca topraklarının yüzde 13'ünü, vatandaşlarının yüzde 10'unu, demir rezervlerinin yüzde 75'ini ve kömür madenlerinin de yüzde 25'ini de kaybetti.

Dünyanın birçok bölgesinde faaliyet gösteren Alman şirketlerine galip devletler tarafından el konuldu.

Ayrıca Almanya'nın sahip olduğu ticari gemi filosuna da el konulup galip devletler tarafından paylaşıldı.

Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında 1 dolar, 4.20 mark değerindeyken savaş sonunda 8 marka çıktı.

Yıllar içinde hızla değer kaybeden mark 20 Kasım 1923 yılında, 1 doların 4,2 trilyon marka çıkmasıyla sadece değerini değil alış veriş aracı olarak anlamını da kaybetti.

Gerçekte kazanılabilecek bir savaşın masa başında kaybedildiği efsanesi Weimar Cumhuriyeti muhaliflerinin sık kullandığı bir argümandı. Aşırı sol gruplar, aşırı sağcılar ve monarşistlerin devlete hiçbir güveni kalmadığı gibi gelir düzeyi düşük gruplar ve işsizler derin bir gelecek endişesi yaşıyordu.

Bu sosyal ve ekonomik koşullar altında Almanya'da 1923 yılında Weimer Cumhuriyeti'ni kökünden sarsıntıya uğratacak üç önemli gelişme yaşandı: Ruhr Bölgesi'nin Fransa tarafından işgal edilmesi, Hitler'in darbe girişimi ve hiper enflasyon.

Fransızlar Almanya'nın savaş tazminatlarını vaktinde ödemediğini gerekçe göstererek Ocak 1923'de Alman sanayisinin en önemli merkezi olan Ruhr bölgesini (Dortmund, Bochum, Essen, Duisburg gibi kentlerin bulunduğu bölge) Belçikalılarla birlikte işgal etti ve iki buçuk yıl boyunca bu bölgede çıkartılan yüzbinlerce ton kömüre el koydular.

Almanya Başbakanı Wilhelm Cuno bu işgale karşı bölgede yaşayan vatandaşları pasif direnişe çağırdı.

Memurlar çalışmadı, trenler durdu, maden işçileri grev yaptı. Grevler ve direnişler esnasında yaşanan çatışmalarda 109 insan hayatını kaybetti.

Ruhr bölgesindeki grev ve direnişler Alman ekonomisini üstündeki baskıyı daha da arttırdı. Pasif direniş yapan işçilerin maaşları devlet kasasından ödendi ve devlet bunun için sürekli yeni para bastı. Bu da hiper enflasyona yol açtı. Enflasyonun kontrol edilemez boyutlara ulaşmasının bir diğer nedeni de savaş tazminatlarını ödemenin mümkün olmadığını, galip devletlere göstermek peşinde olan Alman devletinin, enflasyonla ciddi mücadele etmek istemeyişi.

Toplumda artan huzursuzluk aşır sağcı grupların güçlenmesine neden oldu. Hükümet açıktan olmasa da gizli şekilde bu aşırı sağcı grupları destekliyordu. Yeni Başbakan Gustav Stresemann'ın ekonomik durumun gittiği felaketi görüp pasif direnişi sonlandırması aşırı sağcı gruplar tarafından ihanet olarak görüldü ve bu gruplar hükümeti devirme çağrıları yapmaya başladı.