Müteekkil değil, mütevekkil olmak

Teekkül edene müteekkil, tevekkül edene de mütevekkil denir.Bu hususta; hayatları bizim için örnek olan Sahabe efendilerimizden de çok sayıda rivayetler ve yaşanmış hadiseler vardır.. Çalışıp gayret etmeden işi tembelliğe vardıran, sonra da; "Biz tevekkül ehliyiz" diyen kimseleri Hazret-i Ömer (ra); "Siz Allah'a değil, başkalarının malına güvenen yiyicilersiniz. Hakîkî mütevekkil; toprağa tohumu attıktan sonra Allah'a güvenen insandır." diye azarlamıştır. 1 Alâkalı âyet nazil oluncaya kadar Yemenliler Hacca giderken yanlarına yol azığı almazlardı. Böyle yapmanın tevekkül olduğunu zannederlerdi. "Biz Allah'ın evini ziyârete gidiyoruz, O bizi doyurur" diye düşünürlerdi. Mekke'ye varınca da başkalarına el açma durumunda kalırlardı. Bunun üzerine; "Kendinize yol azığı hazırlayınız" emrini de ihtiva eden âyet nâzil oldu. 2 Görüldüğü gibi, bazen bir tek harfin değişmesi veya eksikliği bile kelimenin mânasını tamamen değiştirebiliyor, hatta kelimeye çok farklı bir boyut da kazandırabiliyor. İşte biribirine benzeyen ve bir harf ile mânaları tamamen değişen iki kelime... Müteekkil: Bedava yiyici... Mütevekkil: Kendine düşeni yapıp, neticeyi Allah'tan bekleyen ve netice ne olursa olsun, hakkına razı olan. Allah'a tevekkül eden. "Ey insan! Rahm-ı mâderde iken, tıfl iken, ihtiyar ve iktidardan mahrum bir vaziyette iken, seni pek leziz rızıklar ile besleyen Allah, sen hayatta kaldıkça o rızkı verecektir. Baksana: Her bahar mevsiminde sath-ı arzda yaratılan enva-ı erzakı kim yaratıyor ve kimler için yaratıyor Senin ağzına getirip sokacak değil ya! Yahu, eğlencelere, bahçelere gidip dallarda sallanan o güleç yüzlü leziz meyveleri koparıp yemek zahmet midir Allah insaf versin!" 3 Üç lâtif fıkra ile mevzumuzu noktalayalım: Birincisi: Zamanın birinde adamın biri, bir yerde bir iş bulurum düşüncesiyle yollara düşer. Gece vakti ağaçlar arasında sesler işitince korkuya kapılır, bir ağaca tırmanıp etrafına bakınırken; bir arslanın, yakaladığı bir hayvanı ağacın yakınına yatırıp nasıl yediğine, yiyip oradan uzaklaştıktan sonra da, topal bir tilkinin oraya gelip yerde kalan artıklarla karnını doyurduğuna şahit olur. "Bu tilkinin ayağına bu rızkı gönderen Allah beni de aç bırakmaz" düşüncesiyle yoluna devam ederken, yolu üstündeki bir mağaraya çekilip orada rızkını beklemeye başlar. Üç gün geçer gelen giden yok. Bir ara açlıktan bitap bir vaziyette yarı uyku arasında bir ses işitir: "Ey tembel ve miskin adam, topal tilkiyi örnek alacağına arslanı örnek alarak öyle çalış ki, hem kendine, hem başkalarına da faydan olsun." İkincisi: "Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'ın üzerine olmasın." mealini de ihtiva eden Hud Sûresi 6. Âyeti hıfzeden medrese talebesi,