Engelli kafalara meydan okuyan "engelsiz kafe"

Önce "engelli kafa" ile neyi kastettiğimize dair bir kaç misal arz edelim.Önce "engelli kafa" ile neyi kastettiğimize dair bir kaç misal arz edelim. Hemen belirtelim ki; tıbbî terimlerden olup sağlık meselesine ait olan "zihinsel özürlülük", "ruhsal bozukluk" gibi tanımlamaların kapsamında olanlar veya halk arasında "deli" olarak bilinip, "ilahî imtihan"dan muaf tutulan masumlar da bahsimiz haricindedirler. Bizim "engelli kafa"lar, aslında sapasağlamdırlar. İşleri, eşleri, aşları tıkırında. Yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında. Ama yolları yol değil. "Sırat-ı müstakim"i bilmiyorlar. Arayıp bulma gibi dertleri de yok. Doğru yolu bulma iradesini gösteremiyorlar. Gösterecek olsalar bile; şeytanî, nefsanî, hissî, dünyevî ve siyasî bir sürü engelle karşılaşıyorlar. Kafaları karmakarışık. Yani "engelli"... Üstad Bediüzzaman'ın; doktor olan bir talebesine yazdığı lütufkâr ve baştanbaşa iman ve hakikat dersi mahiyetinde olan bir mektubunda yeri geliyor, "sen de kafanı teftiş etsen" diyor. "Bilirsin ki, ömür kısadır, lüzûmlu işler pek çoktur. Acaba, benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinde ne kadar lüzûmsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz odun yığınları gibi camid şeyleri bulursun Çünkü, ben teftiş ettim, çok lüzûmsuz şeyleri buldum." diyor. Ve hemen kurtuluş reçetesini şöylece beyan ediyor: "İşte, o fennî malûmatı, o felsefi maarifi faideli, nurlu, ruhlu yapmak çaresini aramak lazımdır. Sen dahi Cenab-ı Haktan bir intibah iste ki, senin fikrini, Hakîm-i Zülcelalin hesabına çevirsin, o odunlara bir ateş verip nurlandırsın; lüzûmsuz maarif-i fenniye, kıymettar maarif-i İlahiye hükmüne geçsin."1 Hele bir de Üstad'ın, "Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum" ifadesi var ki; büyük makamlarda oturanların, bu ifade karşısında titremeleri lazım. Her neyse, biz şimdi biraz da "engelsiz kafe"mizden söz edelim. Van'da bizim yeni "namzet-i hizmet" binamızın bir kaç adım ötesinde ailelerin gelip güzel vakit geçirdikleri büyük bir park vardır. O parkta bir ters ev var ki, alamet-i ahirzaman gibi duruyor orada. O ters evin yanında bir de kafe var. Orada çalışanlar "engelli" kardeşlerimiz. Her