Yaşasın özgür bilim, yaşasın samimi dindarlık...

Bilim, tarih boyunca, bilinmeyenleri bildirdi... Ama... Bunu: Laboratuvar ortamında kanıtlayarak yaptı... Kanıtlanmamış hiçbir tez: "Kanun" olarak kabul edilmedi... Kanıtlananlar bile: "Aksi kanıtlanana kadar" notuyla açıklandı... Ve canlarım... Bilim hiç kimseye: "Tanrıya inanmayın" demedi... Demiyor da... Çünkü bilim ve din farklı kulvarlardaydı... Çünkü bilim inançlara saygılıydı... Bilimin istediği: Dindarların ve din adamlarının da bilime karışmamaları... Bilimsel çalışmaların engellenmesi için egemen sınıflara (Tabii ki saraylara) baskı yapmamasıydı... Yani... Bilim diyordu ki: "Biz sizin inançlarınıza saygılıyız, siz de bizim bilim özgürlüğümüze saygı duyun, bizlere ayak bağı olmayın...". Her inanca saygılı... Ama bilimi inancın önüne koyan uluslar: Demokrat ve zengin... İnancı bilimin önüne koyan yığınlar ise... Az gelişmiş... Ya da: "Gelişmekte olan ülke" yalanı üzerinde: Patinaj çekerek yollarına devam ediyorlar... NASIL BİR SİYASİ EKİP LAZIM Bugün, cevabı en çok merak edilen sorulardan biri: "Yeni iktidar (ki millet ittifakı olacağa benziyor), Erdoğan'ın bırakacağı ekonomik, sosyal ve dış politik enkazdan çıkış yolu bulabilir mi..". Elbette bulabilir... Ama... Bunun için... Halkın güveneceği... Sadece bir dönem değil... İkinci dönemde de mutlaka seçeceği: Kararlı... Sorumluluk sahibi... Kamuya ait ihaleleri ve işe alımları: Şeffaf ve gerçekten kamu yararı gözetilerek gerçekleştirecek... Parlamento'nun ve Yargı'nın bağımsız iradesine katiyen müdahale etmeyecek... Merkez Bankası özerkliğine saygı gösterecek... Dünyadaki bütün ülkeler için "dostumuz" diyebilecek bir: Siyasi ekip lazım... Yani canlarım... Limanları 49 sene ve ihalesiz veren... Merkez Bankası'nı... Şahsi bakkal dükkânının kasası gibi kullanan bir iktidarla... Bir ülkenin ekonomik sorunlarını çözemezsiniz... BU KAVGA NİYE.. İçimizde, "deprem olsun" diye bekleyen... "Deprem" olursa büyük keyif alacak kimse olduğunu zannetmem... Ama... Onlar deprem olmasını istemiyor diye... Şartları oluşmuşsa eğer... Deprem: O topraklardaki mekânları yıkmaktan vazgeçecek değil... Küreselleşme de öyle bir şey... Evet... Pek çok kimse için küreselleşme deprem kadar yıkıcı... Ama... Günümüzün gerçeği... Canlarım... Nasıl ki bilim insanları: "Deprem değil tedbirsizlik ve çürük yapılar öldürür" diyerek... Bu en feci doğal afetin bile... Can kaybına sebep olmadan atlatılabileceğini anlatıyorsa... Küreselleşme de öyle... Tedbirli... Ve... Hazırlıklı olunduğunda... Ulusları zengin bile edilebilir... Demek istemem o ki... AKP'den sonra ülkeyi yönetme ihtimali giderek yükselen muhalefet partileri ve halk... Küreselleşme gerçeğini kabul etmeli... BANA DA BİLDİRİN... Canlarım... Kötü bir algı sözcüğüydü... Sanırım ilk kullanan... Maliye ve Hazine eski bakanlarından Berat Albayrak... Son kullanan ise Erdoğan'dı: "En kötüsü geride kaldı...". Bir ülke ekonomisini yönetenler gerçekçi olmalı... İyiyi söyledikleri kadar... Kötüyü de kabul etmeliler... Ve canlarım...