Bundan sonra da sürdürebilir mi

Sözlükler hayatı: "Doğumdan ölüme kadar geçen süre, ömür" olarak tanımlıyor... Bugüne kadar yaşamın: "Nefes alıp vermek, yemek, içmek ve çıkarmaktır" şeklinde tarif edildiğine rastlamadım... Kişi ömrünü, diğer kişilerle ve kurumlarla: Yazılı (Kanun) ve yazısız (Teamül) kurallara riayet ederek: Bir uyum içinde yaşamalı... Tek başımıza yaşayamayacağımıza... Yazılı ve yazısız kurallara uymak zorunda olduğumuza göre... Hayat için: "Ekip oyunudur" da diyebiliriz... Kişi, o ekipte yer alacaksa -ki almalı-... Yazılı ya da yazılı olmayan tüm kurallara uyacak... Aksi halde... Ekip tarafından dışlanacak... Peki... Bizim halkımızın hayatı öyle (Ekip oyunu) oluyor mu.. Bir örnekle anlatmaya çalışayım... Kararı siz verin... İki ekip futbol oynuyor... Taraflardan birinin futbolcuları: Oyunun kurallarına uyuyor... Daha doğrusu Hakem tarafından uymak zorunda bırakılıyor... Uymazsa, cezalandırılıyor... Diğer takım ise Hakemin koruması altında... Kuralların hiçbirine uymuyor... Hakem de kuralsız oynayan futbolcuları uyarmıyor... Cezalandırmıyor... Canlarım... Son iki tur seçimde... Taraflardan biri (Erdoğan) kayırıldı... Kurallara uymamasına göz yumuldu... Anayasa ihlal edildi... Aday bile olamayacağı bir seçimde... Devlet'in maddi, manevi her türlü imkânı kullandırıldı... Tayyip Erdoğan Diğeri (Kılıçdaroğlu) ise: Her türlü devlet engeli ve baskısıyla yıldırıldı... Ve hatta... İftira atılarak: İtibarsızlaştırıldı... Ve bildiğiniz gibi ben bu adaletsizliği: Eleştirdim... Pek çok samimi AKP'li dostum... Benim Erdoğan'ı eleştirmeme içerledi... Beni incitmek de istemeden: "Erdoğan'dan ne istiyorsun ki bu kadar çok tenkit ediyorsun.." diye sitem etti... Canlarım... Erdoğan'dan: Halkımız adına... Demokrasimiz adına... Hukuk devleti adına: Yazılı, yazısız (Teamül) tüm kurallara uymasını... Ekip oyunu oynamasını istedim: İstiyorum... İsteyeceğim... Bugüne kadar hiç: Ekip oyunu oynamadı Erdoğan... Kuralları hiçe saydı... Hakemleri baskıladı... Oyun içinde kural değiştirdi... Peki... Bugüne kadar yaptıklarını bundan sonra da sürdürebilir mi.. Tabii ki sürdürebilir... O yetkisi var... Siyasî gücü de var... Ama... Sürdürmemeli... Bu son hakkını sadece: Kendisini seçenler için değil... Seçmeyenler için de kullanmalı... Bu vesileyle... Erdoğan'ı: Kazandığı seçim zaferi için: Kutluyorum... Kemal Kılıçdaroğlu Faydası olur mu Klâsik CHP'li seçmenin bir kısmının yine sandıktan kaçtığı otoriter bir rejimde: Cumhuriyet tarihimizin: En eşitliksiz... En adaletsiz seçimi yapıldı... Ve... Erdoğan çok az farkla: Kazandı... Muhalif adayın kazanabilmesi için herkes: Elinden gelmeyeni bile yaptı... Anayasanın ihlal edildiği adaletsiz seçimde: Kemal Bey ve ortakları çok başarılıydı... "Şu olmasaydı, bu olsaydı" varsayımları belki gelecek plânlaması için işe yarar... Ama... Bugün... Huzursuzluk ve acı vermekten başka: Hiçbir faydası olmaz... Ne yazık ki Atalarımız: "Bir serencam bin nasihatten iyidir" demiş... Farsça bir kelime olan serencamın günümüz Türkçesiyle anlamı: "Başa gelen olay" demek... Bir bakıma: "Hekimden sorma çekenden sor" gibi bir şey... Son seçim gösterdi ki... Her yüz kişiden elli ikisinin serencamı: Açlık, yoksulluk, partizanlık, adaletsizlik, hukuksuzluk değil... Onlar için serencam: Bir siyasi parti liderinin... Yerde serili bırakılmış seccadeye basması... Aynı liderin: Kendisine suikast düzenleyen terör örgütüyle görüştüğü yalanı... Peki... Her yüz kişiden kırk sekizinin yapabileceği bir şey var mı.. Yok... Ne yazık ki: Yok... Sandıktan soğutur Bir kez daha gördük... Otoriter liderler için: Din... Irk... Refah umuduyla ikna edilecek yığınlar değil: Olgu ile algıyı... Doğru ile yanlışı ayırt edemeyecek