Ahirette insanlardan davacı olacaklar

İnsan, tüm mahlûkatın lideri, yeryüzünün halifesi olarak yaratıldı.Diğer varlıklardan üstün özelliklerle donanımlı olarak dünyaya tayin edilmiş, atanmış, seçilmiştir diyebiliriz. Bu son derece büyük bir nasip ve onur duyulacak bir vazifedir. Bu atama ile beraber, insanın hizmetine, onun için çalışan sayısız varlıklar tahsis edilmiştir. Âdeta kâinat el ele vermiş, insanı rahat ettirmek için seferber olmuştur. Binlerce kişi arasından bir vilayete vali olarak seçilip atandık diyelim. Emrimize makam aracı, şoför tahsis edilmiş, işlerimizde yardımcı olacak çalışanlar verilmiş. Hiç biri vazifesini aksatmıyor, saygı ve tevazu ile bizi memnun etmek için çalışıyorlar. İşte insan da yeryüzüne atanmış böyle bir makam sahibidir. Dünya, onu üzerinde gezdiren aracıdır. Güneş, hava, su, toprak, bitkiler, hayvanlar onun için çalışan hizmetkâr ya da memurlardır. Yaratıcısını ve kâinatı sorgulayacak, sırlarını çözebilecek, en akıllı varlık insandır. Bu yüzden de sorumluluğu çok büyüktür. Ona hizmet eden hayvanların, bitkilerin hakkını korumak, onlara iyi bakmak, iyi davranmak insan olmanın gereğidir. Yine insana hizmet eden; havayı, suyu, doğayı kirletmemek insanın vazifelerindendir. Vali, emrinde çalışan o kadar kişiye kötü davransa, ona tahsis edilen imkânları kötüye kullansa, kamu malına zarar verse, elbette görevden alınır ve mahkemede yargılanır. Zarar gören çalışanların hepsi de mahkemede ondan şikayetçi olur, hakkını almak ister. İnsanın da mahşerde, mahkeme-i kübrada hesaplaşması yalnızca insanlarla olmayacaktır. Ayet, hadis ve dini kaynaklardan biliriz ki, kabirde ve mahşerde Allah'ın verdiği tüm nimetlerden hesaba çekileceğiz. İnsanın eli, dili, ayağı vs. organları bile şahitlik edecek. "Gün gelecek, dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları bütün kötülükleri tek tek bildirerek aleyhlerinde şahitlik edecektir."1 Ahirette hayvanların da hem birbirleri arasında hesaplaşması olacağı, hem de insanlardan hakkını alacağını yine dini kaynaklardan biliyoruz. Hadis-i şerifte Allah Resulü şöyle buyurmuştur:"Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemeye de salmamıştı." 2 Yine, "Hadiste var ki, hatta "Deniz dibindeki balıklar dahi günahkâr ve zalimlerden şekva ediyorlar ki, onların yüzünden yağmur kesilir, hatta 'Bizim nafakamız azalır' derler." Evet bu zamanlarda öyle günahlar, zulümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor; masum hayvanlar da azap çekerler." 3 Öyle ise, insanlar yüzünden azap çeken hayvanların da ahirette onlardan alacak hakları vardır. Allah, mutlak ve hakiki adalet sahibidir. Hiçbir varlığa zulmetmez, haksızlık yapmaz. Bu dünyada hiç itiraz etmeden fütursuz çalışan cansız varlıkların da insanlarla arasında hak ve hukukları vardır. Göklerde ve yerlerdeki mevcudat aldıkları emirle hem durmadan çalışır, hem de Allah'ı tesbih ederler. İnkârcıların, günahkârların, zalimlerin yaptıkları onların haklarına taarruzdur. Vazifelerini hiçe sayıp, yalanlamaktır. Elbette onlar da insanlardan şikayetçi ve davacı olurlar. Cansız varlıklarda akıl ve ruh olmasa da cüzî bir bilinç vardır. Onlar da insanların zulmünden, adaletsizliğinden rahatsız olup şekvâ ederler. Şiddetli sıcakların sebebinin, insanların cehennemi gerektirecek hâllerinden dolayı ateşi hiddete getirmesi, yağmursuzluk, kuraklık gibi hadiselerin hep insanların yaptıklarıyla ilişkili olması, cansız da olsalar tüm varlıkların insanla arasında bir hukuku olduğunu gösteriyor. Ahirette hayvanlara, bitkilere ve cansızlara ne olacak İlâhi kanun gereği her şeyin daima daha iyiye ve kemâle doğru gittiğini düşündüğümüzde, tüm varlıklar ahirette çok daha iyi hâllerde olacaklardır. Hayvanlar insanlar gibi mükellef olmasa da, nefis ve hisleriyle yaptıkları zulümlerden az da olsa sorumlu tutulmuşlardır. Onların hatalarının cezasının büyük bir kısmı dünyadadır." Dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan şiddet-i şefkat ve himayeyi