Podyumlardaki uzaylılar

Akşam üstü, saati gelince haberleri izlerim.

İzlediklerim, tabii ki kimilerinin "bağımsız", kimilerinin "muhalefet" dedikleri kanallar !

Onlar da bir elin parmakları kadar bile yok !

Biraz orada, biraz burada takılıp kalıyorum. Aslında onların da bağımsız haberciliğe pek dikkat ettikleri yok gibi.

Röportaj yaptıkları insanlar bile "seçmece". Kim ne derse desin, hemen belli oluyor.

Dış haberler ise ayıp örtme cinsinden. Bir parmak bal bile değil.

Onlardan dünyanın gidişatını öğrenmek pek mümkün görülmüyor. Günah savma cinsinden bir kaç laf

Ama alternatif yok ! Yine de eli yüzü en düzgün olanlar bu kanallar.

Seçimlerden sonra, içimden sanki bir tel koptu, siyasetten uzaklaştım.

Herkes gibi, ağır bir travma geçirdim.

Haberlerle olan ilgim azaldı. Umursamaz oldum bir türlü !

"Bana ne", "kendi düşen ağlamaz" gibi savunuların arkasına sığındım.

Yani, haber kanalları tat vermez oldu artık.

Televizyonu hiç izlemeseydim olmaz mıydı Bal gibi olurdu ama yılların alışkanlığı. İnsan, gözüne, kulağına fazla itiraz edemiyor!

Onun için müzik kanallarına sığındım. Örneğin Mezzo, MTV, TRT 3, TRT Müzik gibi.

Sonra başka çözümler buldum!

Fonda Spotify'da oluşturduğum listeler, dostların önerileri falan !

Müzik işini çözdüm de, bir de görüntü lazım.

Burada Fashion TV imdadıma yetişti !

Dünyanın en güzel kadınlarının boy gösterdiği kanal ! Güzel erkekler de var ama onlara daha sonra değineceğim.

Dediğim gibi kadınlar bir içim sudan da daha güzeller. Derler ya, insan bakmaya kıyamıyor.

Ama ben kıydım !

Spotify'dan seçtiğim müzikler eşliğinde doya doya baktım onlara.

Onlara bakarken, bir zamanlar Trabzon'a akın akın gelen Rus kızlarıyla tanışan dostlarımın söyledikleri kulaklarımı çınlattı :

"Ula bunlar kadınsa bizimkiler ne Bizimkiler kadınsa bunlar ne"

Yanıtı zor ve uzun bir soru. Onun için bu bölümü atlayıp, Fashion TV kızlarına dönelim.

Onlardan dünya üstünde çok yok. Ben diyeyim bin, siz deyin beş bin.

Tanrının tatil yaptığı bir günde, zevk olsun diye yarattığı varlıklar sanki!

İnsanı düşten düşe sürükleyen varlıklar !

Veya başka dünyalardan gelip, insan kılığına bürünmüş yaratıklar!

Düş kurma özgürlüğünüz var hiç olmazsa.

Hayallerinizi dizginlemeyin!

Ama düşlerinizi zorlarsanız, depresyona bile girebilirsiniz, benden söylemesi !

Onları hep merak etmişimdir ama hiç birini tanıma şansım olmadı !

Ama bir arkadaşım uzun uzun anlattı.

Kim derseniz

Adını veremeyeceğim. Hala bu işin piri. En iyi moda fotoğraflarını çekiyor. Ona poz vermek için bekleyenler uzun kuyruk oluşturuyor!

Anlattıkları tepki çeker, işine engel olur diye korkuyorum.

Neyi, ne zaman anlattı

Onunla, dünyanın en kuzeyinde, Alaska'da, karavanla uzun bir yolculuk yaptık !

Burada karavan yolculuğunun ne kadar keyifli olduğunu anlatmak gerekir ama laf uzar. Unutmazsak başka bir yazıda söz ederim.

Biz Alaska'dayken gece olmuyordu. Karlı dağların zirveleri biraz pembeye, biraz mora boyanıyor, biraz sonra tekrar yükselen güneş, tüm bu renkleri siliyordu!

Anlayacağınız büyüleyici bir manzaraydı.

İşte bu rengarenk karanlıkta, karavanımızın yanına kurduğumuz barda, içine birer buz attığımız Amerikan viskisini yudumlayarak, geceye giriş yapıyorduk.

Bir yanda rengarenk zirveler, bir yanda kağıt bardaktaki viski, esen soğuk rüzgar, koyu bir sessizlik ve bitmez tükenmez anılar.

Sohbetin konusu bir değil, laftan lafa atlıyoruz. Ben gazetecilik anılarını anlatıyorum, arkadaşım kamerası ile şahit olduklarını.

Bir ara konu mankenlere geldi.

Manken kızların binlerce fotoğrafını çekmiş olan arkadaşım, onların podyumda yürüyen uzaylılar olduğunu söyledi!

'"Ne demek, podyumda yürüyen uzaylılar"

"Anlatayım. Onlar yürürken sadece adımlarını düşünürler. Bakar gibi yaparlar ama görmezler. Bakışları deler geçer. Onlara göre etrafta kimsecikler yoktur. Yani kör bakıştır onlarınki. Onun için sana baktıklarında sakın heveslenme!"

"Ya sevgili olarak"

"Onların belli bir süre sevgilisi olmaz. Ben podyumda terleyenlerden bahsediyorum. Yatakta terleyenler sözümün dışında!"