Hazine içkiyi seviyor

Kıymetli dostum Doç. Dr. Özge Samancı, Türkiye'nin önde gelen gastronomi tarihçilerinden biridir.Özyeğin Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı olan Samancı, arada bir bana yiyecek- içecek konulu kitaplar tavsiye eder..Geçenlerde, François Georgeon adlı Fransız araştırmacının yazdığı, "Rakının Ülkesinde" adlı kitabı önerdi.İletişim Yayınları'ndan çıkan kitabı Renan Akman çevirmiş.Kitabın konusu, içkinin, Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu güne kadar geçirdiği serüvenler.Zavallı içki! Bugüne kadar neler çekmiş neler! Her biri bir diziye senaryo olur.Kitabı okudukça, bilmediğim bir çok ilginç bilgiyi öğreniyorum!Rakı ve Şarap üretimi, satışı ve tüketilmesi, Osmanlıda her zaman önemli sorunların başında gelmiş bu konu.Alkol üretimi ve tüketimi, azınlıkların tekelinde kalmış hep. Meyhaneler çoğunlukla, azınlıkların yaşadığı mahallelerde faaliyet göstermiş.Müslümanların alkolle haşır neşir olmaları ise zinhar yasakmış. Ağzı içki kokanlar, ağır cezalara çarptırılıyormuş.Evde, gizli içmek bile cesaret isteyen bir eylemmiş. Çünkü kocasını ihbar eden kadın sayısı oldukça kabarıkmış.Onun için Müslüman içki severler, soluğu bakkal dükkanlarının karanlık köşelerinde veya berberlerde alırlarmış.O zamanın berberleri, önemli içki tedarikçileriymiş.Padişahların kimi, içki satışını, meyhane açmayı, tümden yasaklamışlar. Ama savaşlar ve diğer nedenler yüzünden, koca imparatorluğun hazinesi tam takır kalınca, yasakları gevşetmişler. Çünkü meyhanelerden ve alkolden alınan vergiler, hazinenin önemli girdilerinin başında geliyormuş.Tıpkı bugün olduğu gibi!Örneğin, III. Murad döneminde İranla yapılan uzun savaş, hazineyi kurutunca, hükümet sadece gayrimüslimlerden alınacak "müşkirat resmi" adı altında yeni bir vergi salmış.Bu yüzyılda vergi, Galata'daki meyhanelerin büyüklüğüne göre alınıyormuş. Yani kendine göre bir "vergi adaleti" varmış yine de!Büyük meyhaneler 80 akçe, orta büyüklüktekiler 50 akçe, küçükler 30 akçe vergi ödüyorlarmış.1792'de tüm bu vergilere ilaveten, çarşıda satılan bütün şaraplardan ve ispirtolu içkilerden "zerriye resmi" denen bir vergi daha alınmayabaşlanmış.Bursa kadısı, kendisinden meyhanelerin kapanmasını isteyen Müslümanlara, bunu yapamayacağını, zira bu meyhanelerden yılda 16.000 akçe vergi alındığını söylemiş.18. yüzyılda alkolden elde edilen gelirler öylesine önemliymiş ki, defterdar, bunun hazinenin en büyük gelirlerinden biri olduğunu itiraf etmek zorunda kalmış!Bugün de aynı şey geçerli değil mi Devlet, tütünden, içkiden o kadar çok para kazanıyor ki, her gün yeni bir vergi salıyor!O zamanlar bu vergileri sadece gayrimüslimler ödüyormuş, şimdi ise bu yük, Müslümanların sırtına yükleniyor. Tek fark bu."Tarih tekerrürlerden ibarettir" demişler. Bu kitapta, bu sözün doğruluğuna sık sık rastlamak olası.Örneğin III. Murad'ın koyduğu içki yasağının nedenini okuyunca, aklınıza hemen bir kaç yıl öncesinin İstanbul'u gelecek.Önce tarihi anlatalım, sonra tekerrürünü hatırlatırım!Alman seyyah Gerlach, III. Murad'ın 1575 yılında koyduğu yasağın öyküsünü kitabında şöyle anlatır: "Sultan Murad bir gün kupa arabasıyla has bahçesine giderken, önünden geçtiği, deniz kenarındaki bir Rum meyhanesinde acemi oğlanlar içki içiyorlarmış. Sultanın oradan geçtiğini fark edince, kadehlerini pencereden uzatıp, padişaha doğru kaldırmışlar ve 'Bu kadehi Sultan Murad'ın sağlığına içiyoruz', diye neşe içinde bağırmışlar."Bu hareketten dehşete kapılan Sultan III. Murad, saraya döner