Geleneksel kültürümüzde at

Türklerin hayatında at, birinci unsurdur. Çin sahasında, henüz hiç bir toplum tarafından atlı muharebe bilinmezken Türkler atı göçebelikte ve savaşlarda kullanmışlardır. At, Türk halkının yaşama biçimine o denli girmiştir ki, mezar taşlarının at motifi ile süslenmesi önemli bir geleneğe dönüşmüştür. Anadolu'da yeni bir ev yapılırken temele at nalı atılır. At nalı nazarlık olarak dış kapı eşiklerine çakılır. Türk kültür tarihinde ilk devirlerden günümüze kadar verilen en değerli hediyelerin başında at geldiği görülür. Bilge Kağan'ın cenaze törenine katılan Bukay Tutuk en değerli armağan olarak at hediye etmiştir. At, sadece çiftçilik, taşımacılık ve savaş zamanlarında değil, düğünlerde gelinleri taşımak için de mutluluk anlarında kullanılmıştır. Türk kültür tarihinde, atların doğuşuyla ilgili çeşitli efsaneler anlatılmaktadır. Bu efsaneler dört gruba ayrılır. 1. Gök Kökenli Atlar: Yakut Destanı'nda kahramanların atlarının At Sürüsü İlahesi tarafından güneş memleketinden gönderildiği inancı vardır. Ordos Moğolları'na göre Cengiz Han'ın atı gökten indirilmiştir. Atın Gök Kökenli oluşu rivayetleri Anadolu'da da yaygındır. 2. Rüzgâr Kökenli Atlar: Türkiye Türkleri de atın rüzgârdan yaratıldığına inanmaktadırlar. Böylece atın hızlılığı rüzgâr ile sembolize edilmekte, rüzgârın gücünün ata geçtiğine inanılmaktadır. 3. Mağara ve Toprak Kökenli Atlar: İslâmi geleneklere göre atları Tanrı, Kâbe toprağından yaratmıştır. Türk kökenli mağara rivayetleri ise beşinci yüzyılda Akhunlar'a aittir. 4. Su Kökenli Atlar: Sudan çıkan atlarla ilgili efsaneler Türklere aittir. Bu görüşte, atların göl aygırlarından türediğine inanılmaktadır. Kars'ın Boğa dağında bir Aygır Gölü vardır. Rivayete göre su içmeye gelen kısrakları gölden çıkan bir aygır aşar. Rivayete göre Bingöl'den bir yıl doru, bir yıl kır olmak üzere çıkan birer aygırın kısrakları aştığı söylenir. Bu aygırların tayları makbuldur. Köroğlu'nun atı için de böyle sudan çıkan bir at efsanesi anlatılmaktadır. Köroğlu'nu anlamlı kılan, kimliği ve kahramanlığına nitelik kazandıran asıl unsur 'Kır Atı'dır. "At murattır" atasözünde değerini bulan atla ilgili düşünce, rüya tabirlerine de geçmiştir. Düşünde at görenin muradının olacağı inancı bunun kanıtıdır. Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerinde "at" sözcüğünün geçmesi söz konusu atların ne kadar kutsal hayvanlar olduğunu göstermektedir. Türklerde olduğu gibi bütün İslâm âleminde at, yoldaştan da, kardeşten de kutsaldır. Zaten peygamberimizi arşa çıkaran hayvan da, Burak isminde kanatlı bir attır. Türkler, Anadolu'ya göç edince at kültürlerini de birlikte getirmişlerdir. Türk kültür tarihinde at, hayatın her safhasının vazgeçilmez bir unsuru ve bir kült olarak karşımıza çıkar. Karaçay Türklerinde doğum müjdesi getirene "Atlı mı yaya mı" diye sorulur. "Atlı" erkek bebek, "yaya" kız bebek anlamına gelir. Bunun devamında da eğer cevap "atlı" olursa hediye olarak tay, "yaya" ise dana hediye edilirdi. Avşar Türklerinde gelin ata bindirilirken silahlar sıkılır, zılgıtlar çekilip salâvat getirilir. Makedonya Türklerinde de hocanın okuduğu duaların eşliğinde gelini attan damadın babası indirir. Anadolu Türk kültür coğrafyasında at yuları ile satılmaz. Böylece atın kendisi ile birlikte bereketinin gitmemesi amaçlanır. Türk at kültürü, bilim dünyasını da etkilemiş ve tıp biliminde kafatasında bulunan bir kemiğe Türk eğeri adı verilmiştir. At etinin kanser ve sütünden yapılmış olan kımızın verem ve benzeri hastalıkların tedavisinde yararlı olduğuna inanılır. At etinin yenilmesi ve sütünden kımız yapılması Anadolu Türklüğünde Selçuklular ve Eyyübiler dönemlerinde de uygulama alanı bulmuştur. Kahramanın adı ne kadar ünlüyse, atı da o kadar ünlüdür. Hz.Ali'nin Düldül'ü başta olmak üzere, Battal Gazi'nin Aşkâr'ı, Köroğlu'nun Kır Atı, Manas'ın Ak Kula'sı, Alpamış'ın Kökşubar'ı, Kültigin'in Alp Salçı'sı, Bayındır Han'ın Doru Aygırı, Bey Böyrek'in Bengi Boz'u, Şah İsmail'in Kamertay'ı Türk kültüründe adı bilinen ve unutulmayan ünlü atlardan bazılarıdır. Atlar renklerine, yaşlarına, tabiat olaylarına, huylarına, nesillerine, hızlarına, gösterdikleri kahramanlıklara, alnında yer alan beyaz lekeye göre adlandırılmışlardır. Divan edebiyatında at üzerine yazılan rahşiyeler Atlar için yazılmış kasideler önemli yer tutar. Eski Türklerde birisi ölünce yakınları ona sığır, koyun ve at kurban ederdi. Günümüzde de ölen kişin ardından kurbanlar kesilmesi adet olarak devam etmektedir. Eski Türklerin gömü geleneğinde mezara konulan kıymetli eşyalar arasında at koşum takımları da vardır. Bu fiziki ölümden sonra hayatın bitmediği ruhun varlığını sürdürdüğü inancının bir sonucudur. Atilla'nın mezarındaki