Bodrum efsanelerinin Anadolu ve Türk yurtları efsaneleriyle mukayesesi

Efsane dünyasına göz attığımızda karşımıza ilginç halk anlatımları çıkar. Efsaneler aslında birer inanç meselesidir. İnsanın taş kesilmeyeceğini, çocuğun kuş olup uçamayacağını biliriz ama, olay zinciri içinde sunulan hoş anlatmalara inanmaya kendimizi sanki zorunlu hissederiz. Bizim için olanaksız gibi görülen işler efsane dünyası için son derece doğaldır. Bu olağanüstülükleri Bodrum'da sergileyen Salmakis efsanesidir. "Salmakis adlı su perisi denizde yüzerken kıyıya utangaç bir delikanlı gelmiş, soyunup denize girmiş. Güzel Salmakis'in aşk kıvılcımı bir anda harlamış... bütün güzelliği ile ona kucak açtığı halde utangaç çocuk, yüzünü bile çevirmemiş. Salmakis, sarmış delikanlıyı dalgalarla birlikte. Delikanlı çırpınırken o Tanrı'ya, 'Onu canım gibi sevdim. Ne olur, ikimizi bir birimizden ayırma.' diye yalvarmış. Duası kabul olmuş ve bu bir çift insandan bir tek insan yaratılmış. Anadolu'da şehir adları ile ilgili efsaneler önemli bir yer tutmuştur. Bu bağlamda Bodrum adı ile ilgili efsane de oldukça önemlidir. Bodrum tarihte Halikarnasos olarak bilinir. Dünyanın yedi harikasından biri de burada bulunmaktadır. Buraya Sen Jan şövalyeleri 'Petroyum' dedikleri bir kale yaptırmışlar, Türkler, kaleyi fethetmelerinden sonra 'Petroyum' adını Bodrum olarak değiştirmişlerdir. Bodrum'un en büyük köylerinden Akçaalan köyünün adı da ses benzeşmesi ile oluşan yer adlarındandır. Turgut Reis, köyü Sandırmalı önünden geçerken kıyıda bir kişi görür. Babasına bir kese akça göndermek ister. Deniz kenarındaki kişiye seslenir. Bir kese akçayı fırlatır. 'Bunu benim babam Veli'ye ver, acele işim var, gidiyorum.' der. Selam ve akçeyi gönderir. Babasının yanına gelince 'Baba, ben sana daha evvel akçe göndermiştim.' der. 'Ne akçesi oğlum, almadım.' 'Nasıl olur baba, ben yaşlı bir adamla gönderdim. Çağırın bakalım bu yaşlıları.' Gelirler. Akçeyi verdiği yaşlı adam yoktur. Bir daha haber salar, yine o yaşlı yoktur. Akça alan kim Akça alan kim Akça alan kim derler Akça alan bulunmaz ama köyün adı Akçaalan kalır. Bodrum yöresi efsanelerinden Türkbükü efsanesi de yerleşme ile ilgili Anadolu efsanelerinden biridir. Gücer adındaki köyde taun hastalığı Köyün tamamını öldürür. Yalnız iki çocuk kalır. Kimsesiz kalan bu iki çocuk dağlık alanda kaybolurlar. Aç susuz gezinirken Türkmen bir çoban görür. Kimsesiz olduklarını anlar, acıyıp Göl Köyündeki evine getirir. Onları büyütür. Kendi çocukları ile evlendirir. Orada bir iki ev daha oluşur. Türkbükü, Göl Köyü onların çoğalmalarından oluşan bir Türk köyüdür. Bodrum'da Türkbükü'ne bir Türkmen çobanın yerleşip çoğaldığı gibi Muğla'da Yatağan'a bağlı Katrancı köyüne bir katrancı yerleştiği için Katrancı, Milas'a bağlı Yusufça köyüne Yusuf adlı biri ilk kez yerleştiği için köyün adı olmuştur. Anadolu'nun pek çok yerinde de benzer anlatılara rastlanmaktadır. Örneğin, Çapanoğullarının kızı ile evlenen Abdullah Ağa, yozlarını topladığı yere yerleştiği için o yöreye Yozgat denmiştir. Taşa dönüşme ile ilgili efsanelerin bütün Türk yurtlarında yoğun biçimde anlatılması önemli benzerliklerin başında gelmektedir. "Bodrum Milas arasında bir köyden, komşu köye gelin alınmış. Gelini götürürlerken eşkıyalar gelmiş. Gelin alayındaki adamlar korkudan kaçmışlar. At üzerinde yapayalnız kalan gelin Allah'ım beni taş yap, bu adamların eline bırakma demiş. Gelinin dileği kabul olmuş oracıkta atıyla birlikte taş olmuş. Şimdi o yöreye Al Atın Yanı denir." Bodrum yöresindeki Al At Taşı efsanesi Sandıklı'da anlatılan Gelinkayası efsanesine çok benzemekte olup taş kesilme motifinin ilginç bir örneğini sergilemektedir. Bu şekilde pek çok Türk efsanesi mevcuttur. Bunlardan biri Malatya'da anlatılan Gelinkayası efsanesidir. Yine Sivas'ta, Erzurum'da, Amasya'da, Tokat'ta, Yozgat'ta benzer efsanelere rastlanmaktadır. Türk kültür tarihindeki Kesikbaş efsanelerinden biri Bodrum'da anlatılan Saldır Şeyh Horasanî efsanesidir. Bu efsane: Saldır Şeyh Horasanî, Gümbet'te Bizans askerleriyle savaşırken Saldır Şeyh'in başı bir düşman kılıcı ile kesilir ve yuvarlanır. Saldır Şeyh, başını yerden alıp koltuğuna kıstırarak düşman üzerine yürümeye devam eder. Bu sırada onu gören bir kadın: 'Aaa, başı koltuğunda savaşıyor.' der. Bu söz üzerine, Saldır Şeyh Horasanî'nin başı yere düşer. Baş yere düşünce saldırmaya başsız olarak devam eder. Vücudu da yüz metre ileride devrilir. biçimindeki efsanedir. Turhal'da anlatılan Kesikbaş efsanesi ise şu şekildedir: Turhal ovasında yapılan bir savaşta Türk askerlerinden biri şiddetle düşman safları içine dalar ve yalın kılıç akşama