Âşık Veysel'i Veysel yapan zemin

Bir Türkmen yerleşkesi olan Emlek yöresinde, saz çalıp deyiş okumak Alevi Bektaşi geleneğinin bir unsuru olup bir nevi Türkmen töresidir. Bu nedenle her evin duvarında bir saz bulunur. Soy zemini Kars'a dayanan ve:

Bağlandım köşede kaldım bir zaman

Nice kimselere dedim el'aman

On beş yaşıma gelince heman

Yavaş yavaş düzen ettim sazımı

diyerek, Anadolu bozkırının gizemli yaşamında âşıklar otağı Emlek yöresinin sözlü kültür varlığını, sözü sazla yoğurup yeni kuşaklara taşıyan, gözleri görmeden yüce bir duygu ve irfan derinliğine sahip Veysel, o gün bu gündür sazı elinden bırakmadığını her vesile ile dile getirmiştir.

Yaşamını düşünce dünyasına yerleştirip, yaşadığı gerçek konuları gönül gözüyle şiirlerinde işlemeye özen gösterip sazı ve sözüyle bütünleşmiştir. Kadir Pürlü'nün dediği gibi "Veysel'in zengin ruh dünyasını Veysel'i yetiştiren zemini Ortaköy'deki Mustafa Abdal Tekkesi ve Hardal köyü yakınındaki Kerim Ali Baba Tekkesinden edindiği manevi eğitime bağlamak daha yerinde olur".1

Veysel'in babası Karacaahmet sürekli Şarkışla Ortaköydeki Mustafa Abdal Tekkesi'ne gitmektedir. Veysel'i de buraya götürmeye başlar.

Veysel'i yetiştiren ve en ince derin bir felsefi bilgiyle donatan o günün yaşayan canlı ve ilkeli aleviliğidir. Önce Mustafa Abdal tekkesindeki dervişlerce her konuda incelikli bir eğitim alır, sonra, Hardal'daki Kerim Ali Baba Tekkesi postnişini Selanikli Selman Baba'nın eğitimine tabi olur.

1925'te tekkeler kapatılınca Hacıbektaş'tan ayrılan, üç dört dil bilen bilge bir kişi olan Selanikli Selman Baba da Sivrialan'ın üzerindeki Meçit (Mescitli) köyüne yerleşir. Hacıbektaş'taki kitaplarını da getirip bir kütüphane açar. Veysel, halk şiirinin inceliklerini ve Alevi-Bektaşi felsefesini Selman Baba'dan öğrenir.

Selman Baba Anadolu Aleviliğini, Bektaşiliği Veysel'e öyle bir nakşeder ki Veysel'in her dizesi derin ve yüklü anlamlar taşıyan bir bilge olup bu bilgeliğiyle ölümsüz ve evrensel değerlerde eserler üretir.

Veysel, çocukken köyün çeşmesinden bir tas su vermeyip tartaklayışlarını unutmamış, yıllar sonra şöyle dökmüş dizelere:

Elimde bir kadeh vardım kurnaya

Hücum eylediler bana vurmaya

Elimdeki kadehimi kırmaya

Tuttular birkaçı koyvermediler

Al bu kadehi kaldır dediler

Gözün yaşı ile doldur dediler

Bir fincan su verdik bıldır dediler

Sanki ya verdiler ya vermediler

biçiminde aktarmıştır.

Zaman insana neler gösteriyor. Şimdi ise bir kocaman Veysel Çeşmesi, köyünde şakır şakır akıyor. Üzerinde de Veysel'in sazının kabartması var.

Âşık Veysel'i etkileyen önemli bir olay da seferberlikte kardeşi Ali'nin askere gitmesi ve köyde yaşı tutan gençlerin kurtuluş savaşına katılması ile hepten yalnız kalmasıdır.

Veysel'in vatanseverliğinin, vatana olan borcunu ödeme duygusunun ağırlığı daha sonra söylediği:

İsterdim hayatta düşmanla savaş

Milletime kurban olaydı bu baş

biçimindeki deyişlerinde sezilmektedir.

I. Sivas Halk Şairleri Bayramı adıyla 5-7 Aralık 1931'de Sivas'ta bir program gerçekleştirilmiştir. Veysel, utandığı için henüz kendi şiirlerini söylemeye başlamadığından 1. Âşıklar Bayramında hep usta malı deyişler okumuştur.

Âşık Veysel, ilk deyişim dediği Atatürk'le ilgili şiirini 5-7 Kasım 1931'de yapılan I. Âşıklar Bayramında değil, bu tarihten iki yıl sonra, Cumhuriyetin 10. Yıldönümünde Sivas Millî Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer, Sivaslı âşıklardan "Cumhuriyet" ve "Atatürk" hakkında duygularını şiir diliyle yazmalarını istediği 1933 yılında yazmıştır.

Veysel ilk şiiri ile ilgili anısını şöyle aktarmıştır: "O zamana kadar ben hiç yazmadığım için usta malları satıyordum. Her şeye bir sebep lazım. Ali Rıza Bey, Nahiye Müdürümüzdü. Köye geldiğinde bana, 'Cumhuriyetin onuncu yılı için güzel bir destan hazırla, bayramda nahiyeye gel okursun.' dedi. Ben de ilk defa:

Atatürk'tür Türkiye'nin ihyası

Kurtardı vatanı düşmanımızdan

Canını bu yolda eyledi feda

Biz dahi geçelim öz canımızdan

biçiminde başlayan bu destanı yazdım. İlk deyişim budur."

Daha sonra şiirini Atatürk'e okuma hevesine kapılarak arkadaşı İbrahim'le köy köy dolaşarak üç ayda Ankara'ya gitmiştir.

Âşık Veysel'in tanınmasını sağlayan asıl gelişme, Ağcakışla Nahiye Müdürü Ali Rıza Bey'in isteği üzerine söylediği, "Cumhuriyet Destanı" olarak tanınan şiirinin, Falih Rıfkı Atay tarafından "Hakimiyet-i Milliye Gazetesi"nde üç gün boyunca yayınlanmış olmasıdır.