ÇARESİZLİK

"Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım; Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı. Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lal..." Çanakkale saldırısı, İstanbul ve Bursa'nın işgali üzerine yurdun orantısız bir güçle ele geçirilmesi nedeniyle şairimiz; Mehmet Akif Ersoy, memleketin içine düştüğü bu kimsesiz ve çaresizliğe çok üzülür; bunalır ve ruhu sıkılır. Bu sıkıntıyı hafifletmek için şehir dışına; kimsenin olmadığı sessiz bir vadide yürüyüşe çıkar. Akşam olunca vadinin her tarafı kararır ve bu karanlığı aydınlatacak ne bir ışık ne gelen giden; ne de bir ses var; bütün varlık alemi sessiz, lal olur... Şair, bu durum karşısında kendini tutamaz ve "Kimse yok mu, nerede bu insanlar, hani dostlar, sevgililer, neredeler; bütün her yer yokluk mu Bari "Yok! " der, bir sada yok mu" diyerek feryat eder. "Ki vadiden bütün, yer yer eninler çağlayıp durdu. Ne muhrik nağmeler, ya Rab, ne mevca mevc demlerdi: Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya Sur-u Mahşerdi!" Bundan sonra sözü şairimize verelim: "Bu sessizlik ortamında benim duygu dünyamda fırtına ve tipi vardı. Bana göre o anda vadinin içinde inleme, acı acı feryatlar, imdat sesleri dalgalar halinde çağlayıp uğulduyordu. Öyle ki ağaçlar ve taşlar bile ürpermişti bu seslerden. O anda mahşerin suru çalınıyor gibi geldi bana!" "Ya Rab bu uğursuz gecenin yok mu sabahı Mahşerde mi yoksa biçarelerin felahı" "Bu müthiş duygu selinin önünde set olmaya çalışırken Hz. Musa'nın (a.s) kimsesiz, yardımsız, aç ve yorgun olmasına rağmen zorbalar izin vermediği için güçsüzlerin susuz bekleyen koyunlarını suladığı ve bir ağacın altına gölgede oturup kimsesizliğine, garipliğine yanıp derdini Sonsuz Acıma Sahibi'ne arz ederek yardım istediği ve yıldırım hızıyla ona yardımın yetiştiği aklıma geldi; ben de Evrenin Sahibi'ne ellerimi açtım ve yalvardım!" "Ki vadiden bütün, yer yer eninler çağlayıp durdu. Ne muhrik nağmeler, ya Rab, ne mevca mevc demlerdi: Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya Sur-u Mahşerdi!" "Bu sırada duygu dünyam o kadar alt üst olmuştu ki... Aman Allah'ım, nasıl bir ortamdı! Vadinin her tarafı inleme, acı acı feryat ve imdat sesleriyle dolup taşmış ve uğultular, acı bağırışlar ve çağırışlarla inliyordu. O denli ki ağaçlar ve taşlar ürperdiği için mahşer suruna üfleniyor gibi geldi bana!" "Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin; Kıyametler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin" "Bülbül! Senin arkadaşların var, yuvan var; güzelim bahar günlerinde oradan buraya ümitle uçup eğleniyorsun! Sana ne oluyor ki bu kadar bağırıp çağırıyorsun, feryat ediyorsun! Benim derdimin yanında seninki de dert mi" "O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun; Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun." "Senin yurt edindiğin yer yemyeşil ağaçların dalları üzerinde ve yemyeşil yaprakları arasında kimsenin yetişemeyeceği yükseklikte göksel bir krallık kurmuşsun! Senin yurdun kimsenin yetişemeyeceği kadar yükseklerde olduğu için bütün dünyadaki yurtlar çiğnense bile senin yurdun çiğnenmez!" "Bu gün bir yemyeşil vadi, yarın bir kıpkızıl gülşen, Gezersin, hanümanın şen, için şen, kainatın şen." "Bugün yemyeşil bir vadide keyif çatıyorsun, dünya yıkılsa umurunda değil! Çünkü burayı beğenmezsen canın istediğinde kırmızı güllerle süslenmiş gül bahçesine uçarsın! Özgürce istediğin yere gidebildiğin için evin, barkın, dünyan neşeyle doludur." "Neden öyleyse matemlerle eyyamın perişandır Niçin bir damlacık göğsünde bir umman huruşandır" O zaman sen niçin yas tutuyor ve yaşamını darmadağın edip kendine zehir ediyorsun Nedendir küçücük, bir damlacık olan göğsünde koskoca bir okyanus coşuyor ve dalgalanmalarla fırtınalar kopuyor "Hayır, matem senin hakkın değil... Matem benim hakkım." "O zaman, kendi durumumu, bülbülün durumuyla karşılaştırdım. Düşündüm ki bülbül bana haksızlık ediyor. Bülbüle şöyle sitemde bulundum ve dedim ki: Matem benim hakkımdır, senin matem tutacak bir durumun yok ki... Matem tutacak biri varsa -ki vardır- o da benim!" "Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez afakım! Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda; Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda!" "Bunun üzerine bülbül: "Matem neden senin hakkın oluyormuş Dayanağın nedir" diye sordu bana. Ben de: "Yüzyıllardır gün yüzü görmüş değil yurdumun ufukları! Beni avutacak ve sevindirecek bir olumlu olay olmadı! Hep yenilgi, yıkılış, perişanlık ortalığı kasıp kavurdu. Baharda güzel günler beklerken sonbahardaki gibi yokluk ve kayıplar gördüm! Öyle bir duruma geldim ki öz yurdumda; evsiz barksız, başıboş olarak ortalıkta dolaşıyorum!" diyerek haklı olduğumu kanıtladım." "Aynı yıllarda şairi üzen bir başka üzüntü kaynağı Çanakkale Savaşları'nda şehit düşen kahramanlarımızdır. Şair: "Şehitlerimizin