Prens Selman nasıl bir kardeş

Bu ülkede yaşayan bireyler olarak zaman zaman normal demokratik ülkelerde olduğu gibi bir hukuk devletine sahip olmadığımız için hayıflanırız.Her ne kadar hamasete yatkınlığımız yüzünden Avrupa demokrasilerine karşı bir burun kıvırma tavrı içinde olsak da, aslında Batı'nın bilim ve teknolojik alandaki başarılarına da gizliden gizliye hayranlık duyarız.Sadece bugün değil elbette, Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında da aydınlarımız Batı ile Türkiye arasındaki farka dikkat çeken önemli tespitlerde bulunmuşlardır. Mesela, bir Almanya seyahati dönüşünde Mehmet Akif'e "Avrupa nasıl" sorusu yöneltildiğinde verdiği şu cevap ilginçtir: "Ne olsun, gördüğüm kadarıyla işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi."Kuşkusuz bugün Türkiye ne yüzyıl önceki şartlardaki Türkiye, ne de Avrupa o yılların Avrupası. Bir kere Avrupa'da demokrasinin ve özgürlüklerin standartları daha da yükseldi bizim Avrupa ile aramızdaki mesafe ise büyük ölçüde açıldı.Hal böyleyken Türkiye yüzyıllık yürüyüşün sonunda bile anayasal bir demokrasi olup olmayacağına henüz karar verebilmiş değil. Ne yazık ki bugün kendimizi demokrasi liginde değil, otoriter ülkeler kategorisinde meşrebimize uygun bir yer bulmaya çalışıyoruz.İşte tam da bu yüzden, dün gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 'katili' olarak ilan ettiğimiz Suudi prensi Selman'ı bugün "kardeşimiz(!)" olarak kucaklıyoruzHiç alınganlığa gerek yok, kabul edelim ki burası artık bilinen anlamıyla demokratik bir ülke olmadığı gibi adalet sistemi de bağımsızlığını yitirmiş bulunuyor. Bu konudaki en çarpıcı ve zirve niteliğindeki örnek, Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devredilmesidir. Kuşkusuz şu saatten sonda Türk hukuk sisteminin içler acısı halini düzeltmeye yetmeyecek belki ama İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir'in o gün davanın devrine ilişkin itiraz şerhindeki şu ifadeleri tarihe not düşmek açısından son derece önemli:"Suud yetkililerinin ülkemizde Cemal Kaşıkçı'ya karşı gerçekleştirdikleri pervasız ve hunharca cinayet, ülkemizin 'ehil belde' vasfına, devletimizin onur ve saygınlığına büyük saldırıdır. 'Ne yapalım Suud yönetimi yargılamak için sanıkları vermiyor' acziyeti içinde davanın devri ve sanıklar hakkında kırmızı bültenin kaldırılması; toplumun adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıyla bağdaşmadığı kanaatindeyim." Nitekim bu 'hukuk devleti' ilkelerine bağlılık cezasız kalmamış ve Nimet Demir 'şark bileti' ile ödüllendirilmiştir! İşte adaletin en net fotoğrafıEğer anayasal demokrasinin hakim olduğu normal bir ülke olsaydık, üç yıl önce şeytanın bütün sıfatlarını layık gördüğümüz Prens Selman'ın Ankara'ya gelişi karşısında, gazeteler tıpkı cinayet sonrasında olduğu gibi yine benzer manşetler atar, sivil toplum örgütleri ayağa kalkar, protestolar sokaklara taşardı.Manzara ortada, kimsenin tepki göstermeye ne mecali var ne de cesareti