Cazın sınırlarını zorlayan bir usta Dave Brubeck

Kimi zaman imkansız sabahlarda içimizi yakan zehirli ağrılarda teselli ararız, isyana yaklaşan kalp atışlarımızı müzikle ya da şiirle susturmaya çalışırız.Çoğu zaman uyku ile uyanıklık arasında, henüz rüyalarımızı terk etmeden ne cennet ne cehennem sadece Araf'ta kalmayı tercih ederiz. Ve "Büyük varlığın" içinde yaratılmışlığın en "mahrem" ritminde gökyüzünün derinliğindeki sessizliğe teslim olmak isteriz.İşte böyle anlarda hayatı anlamlı kılan müziğin eşsiz tınıları yetişir imdadımıza Çünkü hayatımızda bizi kuşatan tınılar, aynı zamanda yaşama tarzımızı, hayat kalitemizi doğrudan belirler. Bu bağlamda cazın kalitesi, yoğunluğu ve sıcaklığı da hayatımıza bir şeyler taşır.Hangi zaman aralığında ne tür müziklerin dinlenmesi gerektiği konusunda tayin edilmiş kurallar yok elbette, ama benim için hüzün katsayısının yükseklerde seyrettiği zamanlarda cazın adeta bir ihtiyaç haline geldiğini söylesem herhalde yanlış olmaz.Mesela şu günlerde cazın sınırlarını zorlayan ve bu müzik türünün popüler haline gelmesinde önemli katkıları bulunan piyanist ve besteci Dave Brubeck'in "Take Five" şarkısını dinliyorum.Dünyanın en çok satan caz albümlerinden biri olan "Time Out" 1959'da yayımlandı, bu albümde yer alan "Take Five" ise bütün dünyada bir milyondan fazla satılan ilk caz single'ıdır. O dönem özellikle enstrümantal bir şarkının böylesi bir satış rakamını yakalaması görülmüş bir şey değildi.İşte bu efsane şarkının bestecisi Brubeck'in can dostu Paul Desmond'dur ama eserin tasarımcısı ve ilham kaynağı Brubeck'tir. Dave Brubeck Quartet piyanoda Brubeck, alto saksafonda Paul Desmond, davulda Morello ve kontrbasta Wright'tan oluşmaktadır.Brubeck'in benzersiz tarzı ve kişisel müzik dili, onu döneminin diğer müzisyenlerinden ayırır ve farklı eleştirilere muhatap olmasına rağmen, 1950'lerin sonunda, The Brubeck Quartet ana akım haline gelir. "Take Five", caz repertuarında alışılmadık 54 süresine sahip birkaç parçadan biridir, bu nedenle "Take Five"ın çift anlamı vardır, bu İngilizce'de "beş dakika ara vermek" anlamına gelir ama aynı zamanda piyanonun ritmik temposu konusunda da ipuçları verir. Piyanonun bu ritmik figüründe, saksafon solosunun iki katından daha uzun süren ve aslında tüm parçanın yarısından fazlasını kaplayan davul solosu yerleştirilmiştir. Piyanonun ritmik olarak eşlik ettiği ve davulun ana solo haline geldiği bu rol değişimi, dörtlünün hayal gücünü ve deneysel arzusunu göstermektedir.Take Five, başarılı bir müzik parçası olmasının yanı sıra, 54'lük ritmin nasıl çalıştığının da bir göstergesidir. Öyle ki parçanın bu 54'lük ritmi o dönem için adeta devrim niteliğindeydi. Piyano eşliğinin netliği ve saksafonun ölçülü ve hassas cümleleri sayesinde dinleyici beşe kadar sayarak parçanın ritmini kolayca takip edebilir.1950'li yılların şartlarında "Take Five" gibi enstrümantal bir şarkının böylesine bir başarı hikayesini yakalaması prodüktörlerin müziğe